Şarman ve Federasyon Başkan Vekili İsa Coşkun, basın mensuplarıyla bir araya gelerek, gıda sektörüne ilişkin soruları yanıtladı.
Federasyon çatısı altında büyük sanayicilerin yanı sıra yüzlerce KOBİ'den sorumlu olduklarını dile getiren Şarman, tüketici ve kamu kesimi dahil herkese sektördeki oyun kurucunun kendilerinin olmadığını, tüm aktörlerin sektörde rollerinin ve sorumluluklarının olduğunu anlatmak istediklerini bildirdi. Ürün fiyatlarının yurt içinde taşımacılık ve işçilik gibi kalemlerden, ihracatın ise dövizden etkilendiğinin altını çizen Şarman, buralardaki fiyat artışlarının herkese yansıdığına dikkati çekti.
Şarman, şunları kaydetti:
"Biz, enflasyon düşsün istiyoruz. Türkiye'de sözleşmeli tarımın ve kooperatifçiliğin yeniden regüle edilmesi gerekiyor. Üreticinin daha örgütlü olması lazım. Gıda sanayicisi karşısında örgütlü bir üretici bulunduğu zaman aracılara ihtiyaç duyulmayacaktır. Türkiye'de toplam verimliliğin artması için tarım girdilerinin daha rekabetçi ve ucuz olması lazım. Tarımsal emtia uygun fiyatlı olacak ki mazotumuz, elektriğimiz ve lojistiğimiz Avrupa ile rekabetçi olacak. Böylece dünya ile rekabet edebileceğiz."
Gıda sanayisinin minimal karlarla çalışan ve çoğunluğu KOBİ'lerden oluşan bir sektör olduğuna işaret eden Şarman, kar marjlarının sınırlı olmasının sebebinin, finansman maliyetleri olduğunu anlattı.
Şarman, sanayici için finansmana erişimin temel bir problem olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"3 binden fazla KOBİ'den bahsediyoruz. Gıda sanayisinde birçok firma, ham madde temin etmek ve üretim maliyetlerine katlanarak, vadeli satış yapacak şekilde mamul üretmek için finansmana ihtiyaç duyuyor. Özellikle belirtmek istiyorum 'imtiyazlı faiz değil, krediye ulaşım kolaylaşsın' istiyoruz. Bankaların ancak yüzde 45-50 bandında faizle selektif kredi verdikleri şu dönemde, gıda sanayisinde faaliyet gösteren firmalar, istihdam ve üretime devam edebilmek için uygun faizli kredi tahsislerine ihtiyaç duyuyorlar. Çiftçinin, üreticinin hasadının tarlada ya da ağaçta dalında kalmaması, sanayicinin atıl kapasitesini kullanıp maliyet avantajı yakalayabilmesi ve raflara ürün koyabilmesi ancak sanayi tesislerinin çarklarının dönmesiyle mümkün olacaktır."
"Türkiye'de toplam faktör verimliliğine odaklanmalıyız"
Sektördeki maliyetlerin bilimle, doğru tohumla, gübreyle ve ekim-dikim yöntemleriyle düşürülebileceğinin altını çizen Şarman, teknoloji ve inovasyonun tarımda kullanılmasının önemini vurguladı.
Şarman, suyun verimli ve düşük maliyetli kullanılması gerektiğini de belirterek, gelecekteki riskler göz önüne alınarak, dünyada coğrafi olarak eşit dağılmamış su kaynaklarının yönetimi konusunda küresel çapta farkındalık yaratmaları gerektiğini kaydetti.
Daha az su ile daha fazla gıda üretimi, suyun eşit şekilde dağıtımı ve suda yaşayan gıda sistemlerinin korunmasını sağlamaları gerektiğine dikkati çeken Şarman, şunları kaydetti:
"Birçok tarımsal üretimde dünyadaki teknolojiyi takip etmemiz, mümkünse ülkemizde geliştirmemiz gerekiyor. Ancak bunlar için de sermaye gerekiyor. Burada çiftçiyi desteklememiz gerekiyor. Dünyada en yüksek verimliliği yakalayan ülke hegemonik güç olmuş. Biz de Türkiye'de toplam faktör verimliliğine odaklanmalıyız. Teknolojiyi bulup yurt içinde bunu geliştirmeniz lazım. Tarım olmazsa gıda sanayisi de olmaz. Dünyada en çağdaş üretim yöntemleriyle en rekabetçi gıda ürünleri üretiyoruz, tüketici tercihlerini doğru takip ediyoruz, doğru ürün gamlarını buluyoruz."
"Selektif kredilerde gıda ve içecek sektörüne öncelik verilmeli"
TGDF Başkan Vekili İsa Coşkun da tarım sektörünün selektif kredilerle desteklenmesinin önemini vurguladı.
Tarımın, dünyanın her yerinde stratejik bir sektör olduğuna dikkati çeken Coşkun, sektörün finansmana erişiminin artırılması gerektiğini söyledi.
Sadece KOBİ'lerin değil büyük firmaların da krediye erişimde sıkıntı çekebildiklerinin altını çizen Coşkun, "Sektörün selektif kredilerle desteklenmesi önemli. Elbette her sektör isteyebilir ancak tarım sektörü öncelikli olmalıdır. Çünkü gıda fiyatları enflasyonun tetikleyicisi. Selektif kredi politikası uygulanırken, toplumu tamamen etkileyen gıda ve içecek sektörüne öncelik verilmesi gerektiğini düşünüyoruz." dedi.
Taklit ve tağşişle kesinlikle mücadele edilmesi gerektiğini anlatan Coşkun, Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda Kontrol Genel Müdürlüğünün elinden geleni yaptığını ancak Avrupa'da olduğu gibi, Türkiye'de de bunu sağlayacak bağımsız bir düzenleyici otoritenin, bir bilim kurulunun olması gerektiğini sözlerine ekledi.