Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe Ofisi’nde düzenlenen Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar Zirvesi’nde katılımcılara hitap etti.
Dünyanın salgın ve savaş sonrası dönemin getirdiği yeni döneme uyum sağlamaya çalıştığını vurgulayan Erdoğan, "Türkiye olarak biz bu sınamaları oldukça uzun bir süredir yaşadığımız için diğer ülkelerin önünden gittiğimizi söyleyebiliriz. Özellikle iktisat politikaları konusunda ilk dile getirdiğimizde ve uyguladığımızda pek çok çevrenin akıntıya karşı kürek çekme derecesinde garipsediği yaklaşımları vardı. Bun karşılık yaşanan her küresel kriz bizim yaklaşımımızın ne kadar doğru, geliştirdiğimiz yöntemlerin ne kadar gerçekçi, uygulamalarımızın ne kadar sağlıklı olduğunu teyit etmiştir. Bizim yaptığımız Amerika’yı yeniden keşfetmek veya gökten zembille yeni bir şey indirmek değildir. Bizim yaptığımız iş dünyada ve bölgemizde yaşanan gelişmeleri, ülkemizin bu tablo içindeki yerini, imkanlarımızı ve zorluklarımızı en doğru şekilde analiz ederek kendimize yeni bir yol çizmek olmuştur. Açıkça itiraf etmek isterim ki ülkemize karşı haksız, hukuksuz, adaletsiz şekilde uygulanan siyasi ve ekonomik yaptırımlar bizi bu yolu aramaya mecbur bırakmıştır. Uzunca bir süre küresel ekonomik istemin kuralları çerçevesinde yürüttüğümüz ekonomi politikamızı bu tuzaklardan kendimizi kurtarabilmek için ayrıştırdık. Bunu yaparken asla küresel ve mali gerçeklerden, iktisat teorilerinin önümüze serdiği muhteşem birikimden, asırlık zengin tecrübelerden kopmamdık. Hepsinden en süt düzey istifade ederek kendi özgün ekonomi modelimizi oluşturduk. Yaptığımız pek çok açıklamada bu yaklaşımın teorik altyapısını ve başarılı örneklerini paylaştık. Hepsinden önemlisi salgınla başlayıp savaş ile gelişen küresel ekonomik kriz karşısında sergilediğimiz dayanıklılık ve gösterdiğimiz atılımlarla doğru bir yolda ilerlediğimiz ispatladık. Biz ne yaptığımızı biliyorduk, niçin yaptığımızı biliyorduk, nereye varacağımızı biliyorduk. Geçen her yılın ve yaşanan her yeni durumun bizi haklı çıkartmış olmasından kendi adımıza memnuniyet duyuyoruz. Ama küresel sıkıntılardan etkilenenler adına da, bunları kendilerine yeterince anlatamadığımız için üzülüyoruz" ifadelerini kullandı.
Konuşmasında Türkiye Ekonomi Modeli’ni anlatan Erdoğan "Türkiye 600 yıllık dev bir imparatorluktan yeni bir cumhuriyete geçerken en çok ekonomi politikalarını oluşturmakta zorlanmıştır. Bir asırdır yaşadığımız sorunların ya sebebi ya sonucu hep ekonomiye bağlanmıştır. Hükümete geldiğimizde ülkemizin asırlık demokrasi ve altyapı eksiklerini gidermek için bir kalkınma programı başlattık. Eğitimden sağlığa, güvenlikte adalete, ulaştırmadan enerjiye her alanda ülkemizi baştan sonra adeta yeniden inşa eden adımları attık. Milletimiz bizim bu gayretimizi gördüğü için girdiğimiz her seçimde daha yüksek oy oranı ile bizi destekledi. Demokraside ve kalkınmada temel altyapı ihtiyaçlarını giderdikçe önümüze yeni bir tablo çıktı. Türkiye’nin potansiyeli ve imkanları ile siyasi ve ekonomik olarak dünyada durduğumuz yerine orantılı olmadığını gördük. Bunun için önce 2023 hedeflerimizi açıkladı. Bu program daha çok kalkınma ve özellikle de makro ekonomi alanı ile ilgili hedeflerimizi içeriyordu. Ancak sadece bu adım bile bir anda ülkemize yönelik hiçbir rasyonel gerekçesi, somut temeli, küresel gelişmelerle ilgisi olmayan bir dizi senaryonun önümüze konmasına yol açtı. Bizi siyasi istikrarsızlığa, sosyal kaosa, terör bataklığına, bölgesel krizlerin için sürüklemek gibi niyetlerle kurgulanan senaryoların tek amacı Türkiye’yi demokrasi ve kalkınma rayından çıkartmaktı. Hamdolsun milletimizin desteği ile bu oyunların her birini ayrı ayrı bozduk" şeklinde konuştu.
Türkiye’ye yönelik senaryoların son hamlesinin "ekonomik yıkım" üzerine kurulduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dünyada herhangi bir savaş çatışma olmadığı halde açıkça ekonomisi mahvedilme tehdidi ile karşı karşıya kalan sanıyorum tek ülke biziz. Yine dünyada uluslararası toplumun resmen terör örgütü olarak kabul ettiği yapıların isim değişikliği hileleri ile kendisine karşı alenen desteklendiği tek ülke biziz. Daha bölgemizdeki insani kriziler tüm yükünü kayda değer destek almada taşıyor oluşumuzu bunun yol açtığı siyasi ekonomik ve sosyal bedelleri saymıyorum. Böyle bir dönemde ülkemiz ekonomisini faiz, kur, enflasyon kıskacına alıp yerle yeksan etme girişimlerine karşı kendi ekonomi programımızı oluşturduk. Önce aldığımız tedbirler ve oluşturduğumuz teknik mekanizmalarla ülkemize kurulan tuzakları boşa çıkardık. Ardından ekonomi programımızın odağını yeniden belirledik. Artık bir kalıp haline getirdiğimiz yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyüme modeli üzerinden Türkiye’de bir ekonomi modelini oluşturduk. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada büyüme oranlarının gerilediği, hatta resesyonun konuşulduğu dönemde ülkemizin rekor büyüme oranları ile yola devam etmesinin gerisinde bir hikaye vardır. Elbette bu süreçte aldığımız yaralar da var. Döviz kuru operasyonlarının yol atçığı sıkıntıları alternatif yöntemlere çözüme kavuşturduk. Dünyadaki gelenekse üretim ve tedarik kanallarında yaşanan bozulmalara karşı güçlü altyapımızla, genç ve zengin insan kaynağımızla, esnek iş yapma modellerimizle öne çıktık. Enflasyon oranımızın nispeten yüksek seviyelere çıkması bazılarını şaşırtıyor olabilir. Halbuki biz aynı enflasyonu onları daha da şaşırtacak hızla düşürebilme kabiliyetine de sahip bir ülkeyiz. Bunu geçmişte yaşadık ondan sonra da düşürdük. İstihdamımızı tarihimizin en yüksek seviyesine çıkartırken, aynı zamanda enflasyonun yola açtığı refah kayıplarını telafi edecek her türlü tedbiri de alıyoruz. Sanayi üretimindeki istikrarlı artış, turizmde artan canlanma, ihracattaki yükseliş gibi pek çok veri hedeflerimize ilerlediğimiz gösteriyor. 2011 yılında ilan ettiğimiz ülkemizi dünyanın en büyük on ekonomisi arasına çıkram sözünü yerine getirmeye adım adım yaklaşıyoruz"