SON DAKİKA
Hava Durumu

#Ar-Ge

Ekometre - Ar-Ge haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ar-Ge haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

ChatGPT’nin siber risklerine dikkat Haber

ChatGPT’nin siber risklerine dikkat

Siber güvenlik şirketi Privia Security: “Çalışanlar ChatGPT kullanırken dikkatli olmalı” Privia Security: “BT ekiplerinin bilgisi dışında ChatGPT kullanımı, siber güvenlik riski doğuruyor” Siber güvenlik ekiplerinin bilgisi dışında en çok kullanılan uygulama olan ChatGPT, özellikle üçüncü taraf eklentilerle her ölçekten işletmeyi siber saldırganların hedefi hâline getirdi. 2023’ün sonundan bu yana en çok konuşulan gündem maddelerinden biri olan yapay zeka ve ChatGPT gibi üretken yapay zeka çözümleri, her iş fonksiyonunda ve iş süreçlerinin her aşamasında aktif olarak kullanılmaya başladı. Microsoft ve LinkedIn tarafından yayımlanan bir rapora göre, dünya çapında 4 beyaz yakalı çalışandan üçü, ChatGPT’yi aktif olarak kullandığını söyledi. Verimlilik ve üretkenlik açısından katkıları yadsınamasa da ChatGPT gibi araçlar, siber güvenlik ekiplerinin yeni korkulu rüyası oldu. Yerli siber güvenlik şirketi Privia Security’nın Kıdemli Siber Güvenlik Uzmanı Onur Oktay, ChatGPT’nin oluşturduğu siber riskler hakkında uyardı. “Gölge BT” tacı ChatGPT’nin Nisan 2024’te yayımlanan bir araştırmaya göre ChatGPT, şirket içinde bilgi güvenliği ve BT ekiplerinin bilgisi olmadan kullanılan hizmet olarak yazılım çözümlerinin başında geldi. Bu duruma literatürde “gölge BT” adı verildiğini söyleyen Privia Security Kıdemli Siber Güvenlik Uzmanı Onur Oktay, “Bir kurumsal şirkette kullanılan her türlü bulut tabanlı ya da lokal yazılımın BT ekipleri veya siber güvenlik ekipleri tarafından denetlenmesi gerekir. Söz konusu yazılımların nasıl, hangi koşullarda kullanılacağına, hangi olağandışı durumlarda ekiplerin bilgilendirilmeleri gerektiğine dair yönetişim ilkelerini benimseme görevi BT ve siber güvenlik ekiplerinindir. Başka bir deyişle şirket içinde bu ekiplerin bilgisi olmadan kullanılan herhangi bir yazılım, riskleri de beraberinde getirir.  ChatGPT gibi, büyük veri setlerini kullanarak gelişen ve daha iyi sonuçlar veren üretken yapay zeka çözümleri, şirketler için bu açıdan büyük bir risk teşkil ediyor. Çalışanların gerçek verileri, iş verilerini, ticari sırları verimli çıktılara dönüştürmek için ChatGPT gibi ürünleri güvenlik kriterlerine dikkat etmeden kullanması, bu sırların açığa çıkması veya şirkete yönelik organize siber saldırılar gerçekleştirilmesi risklerini artırıyor. Öte yandan kişisel bilgilerin şirket dışına çıkarılması, şirketler için KVKK ve GDPR gibi kişisel veri odaklı kanunları da delmeye ve regülatif yaptırımlarla karşılaşmaya sebep olabiliyor” diye konuştu. Üçüncü taraf uygulamalara dikkat  ChatGPT’nin bireysel geliştiricilere de yeni ve özel amaçlara hizmet eden GPT’ler geliştirme olanağı sunduğunu hatırlatan Onur Oktay, “ChatGPT, farklı amaçlar için geliştirilmiş eklentiler ve üçüncü taraf yazılımlara da erişme olanağı sunuyor. Üçüncü taraf geliştiricilerin devreye aldığı eklentileri kullanmanın riskleri daha da artırma olasılığı, bilimsel nitelikteki çalışmalarla kanıtlanıyor. Üçüncü taraflar, işletmelerin veya kullanıcıların hassas verilerini bir biçimde ele geçirebiliyor. Herhangi bir siber saldırgan için yalnızca bir kişisel ve hassas bilgiye sahip olması dahi tüm saldırı planını değiştiriyor ve başarı şansını artırıyor. Öte yandan bu eklentiler kişiden onay isteyerek yüklenebiliyor ve bu onayın kötü amaçlı kullanılma olasılığı var. Bir bilgisayara zararlı yazılım yüklendiği anda saldırgan, kurumsal ağa sızmış demektir. Bu durumda risklerin gerçek zarara dönüşmesi neredeyse kaçınılmaz hale gelebilir” ifadelerini kullandı. Kimlik avı dolandırıcılığı da riskler arasında  ChatGPT gibi araçları, bilgi güvenliği konusunda farkındalık olmadan kullanmaya dair risklerin, üçüncü taraf uygulamalarla sınırlı olmadığını vurgulayan Oktay; “ChatGPT'nin siber saldırganlara çok sofistike saldırı vektörleri kodlama veya kimlik avı dolandırıcılığı / sosyal mühendislik odaklı materyaller sağlama yeteneklerinin olduğunu da akılda tutmak gerekiyor. Platform her ne kadar bu konuda politika geliştirse de ChatGPT’nin kötüye kullanımı hâlâ mümkün. Herhangi bir kişisel bilgi kullanılarak oluşturulacak bir oltalama e-postası, şirket için kritik verilerin paylaşılmasına, şirket ağlarının kilitlenmesine ve fidye talebine kadar uzanabilen ciddi riskler doğuruyor. 2022’nin son çeyreğinden 2024’ün ilk çeyreğine kadar kimlik avı saldırısı e-postalarının %1.265 artmasında ChatGPT’nin hızının etkisi yadsınamaz” dedi. 10 geliştiriciden 9’u ChatGPT tarafından yazılan kodlara güvenmiyor Yazılımcıların da kodlarını düzeltmek veya kontrol etmek için ChatGPT’den veya yazılımcılar için geliştirilmiş üretken yapay zeka araçlarından yararlanabildiğini dile getiren Onur Oktay, “Öte yandan yılın başında yayımlanan bir araştırmada, 10 geliştiriciden neredeyse 9’u, yapay zeka kodlama araçlarını kullanmanın, güvenlik açısından yaratabileceği sonuçlardan endişe duyacağını dile getiriyor. Bu doğru bir yaklaşım, zira kod parçası satır satır okunmadan gizlenen zararlı bölümün keşfedilmesi mümkün olmayabiliyor. İnternete bağlı bir bilgisayarla etkileşime geçen herhangi bir ticari veya kişisel bilgi ise siber saldırganların hedeflerine ulaşması anlamına geliyo” ifadelerini kullandı. “Gizlilik ve güvenlik takip edilmeli, siber güvenlik kültürü oluşturulmalı” ChatGPT’nin kazandırdığı verimlilikten yararlanmak isteyen işletmelerin ivedilikle şirketlerinin yapay zeka politikalarına eğilen strateji ve yönetim standartları geliştirmesi gerektiğini vurgulayan Oktay, uzman desteği almanın önemine şu ifadelerle dikkat çekti: “Her şeyden önce, her ölçekten BT ekibinin, şirket çapında hangi hizmet olarak yazılım çözümlerinin ve hangi uygulamaların kullanıldığına dair bilgi sahibi olması gerekiyor. Öte yandan bu yazılımlardaki tüm hareketlerin düzenli olarak izlenmesi ve gizlilik/güvenlik politikalarındaki değişimlerin önemsenmesi gerekiyor. Bu konuda bir kültür oluşturma görevi ise liderlere düşüyor. Çalışanlara düzenli bilgi güvenliği eğitimleriyle bu konulara ve siber suç ekosisteminde öne çıkan trendlere dair ufuk kazandırılması, riskleri ve dolayısıyla maliyetleri en aza indirmenin ilk adımı.  2010’dan bu yana siber güvenlik sektörüne yön veren şirketlerden biri olarak, işletmelere siber güvenlik alanında danışmanlık çözümleri ve kurumsal bilgi güvenliği eğitimleri sunarak, bu kültürün oluşturulması sürecinde yanlarında oluyoruz. Privia Security olarak kendimizi, büyük kurumlar ve networkler için en üst önem seviyesinde ofansif, defansif, adli analiz ve kapsamlı siber güvenlik danışmanlığı hizmetlerimizle birlikte kurumların siber güvenlik farkındalıklarını yükseltecek eğitim skalasını da sağlayabilen nadir firmalardan biriyiz. Privia Security'in en önemli güçlerinden bir tanesi de kendi bünyesinde geliştirdiği benzersiz ürünler. Danışmanlık hizmetlerinin yanında kendi kaynaklarıyla AR-GE yapan ve bu AR-GE sonucu geliştirilen ürünleri  kamu ve özel sektör nezdinde önemli firmalar tarafından kullanılan Privia Security, bu alanda bunu başarılan nadir firmalardan bir tanesi. Özellikle ülkelerin güvenlik güçleri ve özel sektördeki büyük kurumlar için geliştirilen PriviaHub ürümümüzün Nato çatısı altındaki dost ülkeler tarafından dikkatle takip edilip kullanıldığını; alanında lider konumunda olan çeşitli şirketlerin SoC ekipleri tarafından tercih edildiğini belirtebiliriz. Amacımız, kurumsal segmentte CTO ve CIO’lara birlikte bu alana emek veren herkesin güvenebileceği uzman bir iş ortağı olabilmek.''

Türkiye, Ar-Ge ve inovasyonda sürdürülebilirliği sağlıyor Haber

Türkiye, Ar-Ge ve inovasyonda sürdürülebilirliği sağlıyor

Ar-Ge personeli ve harcamalarında özel sektörün güçlendiği, ihracatta yüksek teknolojinin payının katma değeri yükselttiğini bunun da inovasyonun sürdürülebilirliğini sağladığı açıklandı. Türkiye’nin patentte uluslararasılaşma, teknoparklarda verimlilik ve akademide nitelik konusunun yeniden analiz edilerek iyileşmesinin gelişmeyi hızlandırıcı etkisi olduğunun altı çizildi. Cumhuriyet’in 100’üncü yılında, her yıl Türkiye’nin gelişme trendini belirleyen Türkiye Ar-Ge ve İnovasyon Raporu’nda bu yıl çarpıcı sonuçlar yer alıyor. Bu yıl dördüncüsü açıklanan Türkiye Ar-Ge İnovasyon Raporu Direktörü ve raporu hazırlayan Ser Akademi Genel Müdürü Dr. Ömer Özdinç, Ar-Ge ve inovasyon tarihinin son 16 yılında olan bir ekip olarak dünya çapında onlarca veriden çıkan sonuçlar ışığında raporu hazırladıklarını belirterek, “Türkiye’nin 100’üncü yılında yüz yıllık birikimimizi değerlendirme ve ülke olarak katettiğimiz mesafeyi görme imkanını rapora yansıttık. Bugün, yukarıda saydığımız alanlarda ulaştığımız seviye, tam arzuladığımız düzeyde olmasa da bu ülkeyi bizler ve çocuklarımız için hür bir vatan kılmak uğruna canını veren şehitlerimizin ve Cumhuriyetimizin kurucularının çabalarının boşa gitmediğini göstermektedir.” şeklinde konuştu. Ekonomik bağımsızlık göstergesi olan imalat sanayi ihracatında 1962 yılında 4 milyon dolar civarındayken, Dünya Bankası verilerine göre bugün 190 milyar dolara yaklaştığının altını çizen Özdinç şöyle devam etti:  “Son 60 yılda dünyada bu değeri en çok artıran ilk 3-4 ülkeden biriyiz. Üstelik yüksek teknoloji ve orta-yüksek teknolojinin toplam payı bu tutar içinde %35’i aşmıştır. 1962’de 70 ülke içinde 43’üncü sırada olan Türkiye, bugün 103 ülke içinde Avusturya, İsveç, Macaristan, BAE, Slovakya, Danimarka, Brezilya, Romanya ve İsrail’in üzerinde 21. sırada yer almaktadır. Bu veri, imalat sanayi ihracatında muasır medeniyetlerden uzak olmadığımızı ancak, daha iyisini yapmamız gerekiyor ama doğru yoldayız.” Ar-Ge ve inovasyonun karnesi bu raporda Türkiye ekonomisinin bugünü ve geleceğine ışık tutan araştırma, geliştirme ve inovasyon odağında verileri anlamlandıran Türkiye 2023 Ar-Ge ve İnovasyon Raporu, Türkiye’nin Ar-Ge personelinin artmaya devam etmesinin yanında, 12 yıl önce sadece yükseköğretimin yarısı kadar Ar-Ge personeli istihdam eden özel sektör, Ar-Ge personeli istihdamında yükseköğretimi geçti. Bu da özel sektörün Ar-Ge yatırımlarına daha çok odaklandığını gösteriyor. Türkiye, OECD ülkeleri içinde ile Ar-Ge personeli sayısını en çok artıran ülke konumuna yükseldi. Yüksek teknoloji ve yazılım bir yıl içinde 52.000’in üzerinde istihdam sağlayarak bu alanda liderliğini sürdürüyor. Ar-Ge Harcamalarında OECD’de Artış Trendinde İzlanda’dan Sonra İkinciyiz Türkiye, OECD ülkeleri içinde İzlanda’dan sonra nüfus başına Ar-Ge harcamalarını (satın alma gücü dolar paritesi bazında) ile en çok artıran ikinci ülke olduğu açıklanan raporda, son 7 yılda Ar-Ge harcamalarında 4'lük artış ile OECD içinde artış trendinde lider konuma yükseldiği görülüyor. 2022’de enerji ve ulaşım telekomünikasyon alanlarında büyük artışlar yaşandığı Ar-Ge harcamalarında ’lik artışla kamunun en çok artış sağladığı belirtilen raporda, özel sektörün payının %61,4, kamunun payının %4,8 ve üniversitenin payının ise %33,8 olarak gerçekleştiği görülüyor İhracatta katma değerli yükseliş sürüyor Diğer yandan, teknopark şirketlerinin ihracatının cirolarının %68’ine ulaşmasının yanında, yazılım ve yüksek teknoloji ihracatı ilk kez ciro içinde %21’e ulaşması dikkat çekiyor. Yazılım sektörünün önceki yıla göre yurt içi satışları dolar bazında sadece %5 civarında artarken yurt dışı satışları %20 oranında yükselmiş ve olan genel özel sektör genel artış ortalamasının üzerine çıktığı açıklanan Türkiye Ar-Ge ve İnovasyon Raporu’nda yazılım sektörü ilk defa ciro içindeki ihracat oranını %21’e çıktı. Ar-Ge ve Tasarım Merkezlerinde Firma Başına Patent ve Personel Sayısında Artış Türkiye Ar-Ge ve İnovasyon Raporu verilerine göre, Ar-Ge ve tasarım merkezlerinin toplam sayısında düşüş devam ettiği, buna karşılık son yıllarda verimlilik ve performans artışı gözlemlendiği açıklandı. Ar-Ge merkezi sayısı 1592'den 1576'ya düşerken, Tasarım merkezlerinin sayısında 338’den 316’ya daha belirgin düşüş oldu. Toplam istihdam sayısı ise, 4.000'e yakın artış göstererek, 82.500 kişiye ulaştı Firma başına ortalama tescilli patent sayısı 5,2'den 6,5'e yükselmiş, firma başına ortalama personel sayısı ise 49'dan 53'e çıkmıştır. Yeni kurulan her 10 firmanın 1’i yüksek teknoloji ve yazılım şirketi 2022 yılında firma sayısı; yüksek teknoloji sektörlerinde 600, yazılım sektöründe ise 3.500 arttığı belirtilen raporda, Türkiye’deki toplam firma sayısındaki artışın ’una yakını yüksek teknoloji imalatı ve yazılım sektöründen gelmiştir. Üç büyük sorun: Patentte globalleşme, teknoparklarda verimlilik, akademide nitelik  Patent başvurularında Türkiye’den 9.000 sınırı aşıldığı açıklanan raporda, yerleşiklerin yaptıkları uluslararası başvurularda ise ciddi bir düşüş gerçekleşmiştir. Aynı şekilde yabancıların başvurularında da %25 küçülmeyle ciddi bir düşüş görülüyor. Tasarım tescil başvurularında ise 2021’de başlayan yüksek artış (%41,3) bu yıl da devam ederek (%32,1) toplam başvuru sayısı 7.800’ün üstüne çıktı. Yabancıların tasarım tescil başvurularında ise ’un üzerinde artış yaşandığı görülüyor. Teknoparklarda Kapasite Artışı Yüksek, Verimlilik Artışı Sınırlı Teknoparkların toplam performanslarına bakıldığında genel olarak kapasitelerinin arttığı ancak verimliliğin ve performansın aynı oranda artmadığı ortaya çıktı. Kapasite açısından geçtiğimiz yıl 8 yeni teknopark ile toplam teknopark sayısı 81'e yükseldiği belirtilen raporda, teknoparklara yaklaşık 1.300 yeni firma ile toplam firma sayısı 8.605'e çıkmış ve 14.000 yeni istihdam toplam yaklaşık 90.000 kişiye ulaştığı görülüyor. Toplam ciro 141 milyar TL'den 196 milyar TL'ye yükselmiş olsa da, ABD doları bazında son yıllarda ilk kez azalarak 16 milyar ABD dolarından 11,8 milyar ABD dolarına düştüğü ortaya çıktı. Teknoparklardan yapılan toplam ihracatın cironun %68'ini oluşturması dikkat çekiyor. Firma başına performans değerlendirmesi yapıldığında, anlamlı yükselişin olmadığı dikkat çekiyor. Bilimsel yayınlarda nicelikte lideriz, nitelikte ise anlamlı artış yok! Bilimsel yayınlarda Türkiye bir önceki yıla göre, ’lik artış oranıyla, atıf alabilen yayın sayısını en çok artıran OECD ülkesi olarak yüksek düzeyli nicelik artışı devam ettiği açıklanan raporda, atıf sıralamasında da 1 sıra yükselerek 13’üncü olmasına rağmen nitelik göstergeleri aynı seviyede kaldığı ortaya çıktı.

Ar-Ge nin geleceği Patent Okuryazarlığında Haber

Ar-Ge nin geleceği Patent Okuryazarlığında

Hızla ilerleyen teknoloji, yapay zekanın giderek büyüyen rolü gibi etkenler rekabet edebilmek için sürekli yenilenmek zorunluluğunu doğuruyor.  Bir ülkenin geleceği, ekonomisi ve gelişimi için Ar-Ge ve inovasyon olmazsa olmaz. Ülkece bu alandaki başarımızı ölçebileceğimiz sayılı envanterlerin başında ise patent başvuruları geliyor. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın verilerine göre, geçen yıl Türkiye'de 53 yeni Ar-Ge merkezi belgesi verildi. Böylece faaliyette olan merkez sayısı 1.260'a ulaştı. Ancak bu merkezlerin niceliğinden ziyade niteliği önem taşıyor. Ar-Ge merkezlerinden çıkan patent ve faydalı model başvurularına bakıldığında son dönemde rakamların pek de iç açıcı olmadığı görülüyor.    “Ar-Ge merkezi başına 27,71 adet patent düşüyor” Ar-Ge merkezlerinin ve Ar-Ge temelli patentlerin sayısının artırılmasının şart olduğunu belirten Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz, “2017 yılından sonra kurulan ve belge verilen Ar-Ge merkezi sayısında bir düşme yaşandığını söyleyebiliriz. Dünyanın ilk 10 ekonomisi içerisinde olmayı hedefleyen 85 milyonluk Türkiye için yıllık 50-60 belge sayısı yeterli bir sayı değil. En az 5 kat daha artırılması gerekiyor. 2017 yılından sonra frene basılmasaydı belki şu an beklenen noktada olunabilirdi. Şu an kurulmuş Ar-Ge merkezi başına 27,71 adet patent düşüyor. Bu sayı yüksek gibi gözükse de aslında yüksek değil. Uluslararası rekabet eden markaların günlük başvuru sayıları dahi bu sayıdan daha yüksek” açıklamasında bulundu.   “Kişi başına düşen patent en az 1 olmalı” Yamankaradeniz; “Ar-Ge merkezlerinde istihdam edilen personel sayısı 79 bin 400 kişiyken bu kişilerin ürettiği toplam patent sayısı ise 35 bin 615 adet. Bu da kişi başına düşen patent sayısının 0,4 olması demek.  Ar-Ge merkezleri için bu sayı oldukça düşük. Bu sayının en az 1 olması gerekiyor. Buradan yola çıkarak ülkemizin Ar-Ge merkezlerinde 160 bin adete yakın patent üretilmeli. Bu da Ar-Ge merkezi başına 125 civarı patent yapıyor. Özetle; Ar-Ge temelli patent sayılarımız oldukça düşük olup dünyayla rekabet eder durumda değil. Bunun için hem Ar-Ge merkezlerinin sayısı, hem Ar-Ge merkezi başına düşen patent sayısı ve Ar-Ge merkezlerinde çalışan kişi başına düşen patent sayılarının artırılmasına ihtiyaç var.”     “Yeni buluşlar için patent okuryazarlığını öğrenmeliyiz” “Yeni ürünlerin icadı ve inovasyon için yine patentlerden yararlanabiliriz. Bu da patent okuryazarlığı ile mümkün. Patent okuryazarlığı demek doğru bir şekilde kapsamı belirlemek ve onu doğru şekilde yorumlamak demek. Patentin teknik bilgilerini nasıl okuyacağımızı bilmeliyiz. Patentin hukuki sahibinin başvuru sahibi mi buluş sahibi mi olduğundan tutun da istemler neyi ifade ediyor, tarifname ve istemin arasındaki fark nedir, işlem analizi yaparken neye dikkat etmeliyim? gibi birçok soru var. Bu iş başlı başına buluş sahibi olan kişi veya kurumun tek başına hakkaniyetiyle altından kalkabileceği bilgi yoğunluğu değil. Etkin bir patent stratejisi oluşturabilmenin temelleri var ve bunun için etkin bir patent okuryazarı olmak gerekiyor.” “Patent okuryazarlığı ne demek?” “Etkin bir patent okuryazarı olmak için en temelde iyi bir araştırmacı olmak gerekiyor. İlgili alandaki patentleri ve dünyada benzer bir çalışma var mı sorusunun cevabını araştırmakla başlıyor iş. Sonra strateji, kullanılan teknik, buluşun artıları ve eksileri, Ar-Ge merkezinin izlediği yol, son olarak da patent boyutu incelemeye alınıyor. Bir patent üzerinde geliştirilen ileri teknikler ya da farklılıklar yeni bir patent başvurusu için zemin oluşturabiliyor. Bir diğer adım da tescili alınan patentlerin gerçek hayatta takibi ve yorumlanması. Mevcut buluşlar piyasaya sunulduktan sonra gelen kullanıcı yorumlarının iyi değerlendirilmesi, o buluşun bir yenisi için fırsat oluşturduğu anlamına geliyor. Yeni buluşlarda, üreteceğimiz yeniliğin benzerlik durumları da mutlaka karşılaştırılmalı. Zira çalışma sonucu ortaca çıkacak buluşun daha önce patent alınmış yeniliklerden farklı olması gerekiyor. Avrupa Patent Ofisi verilerinde 50 milyona yakın patent verisi bulunuyor. Bunlara erişebilmenin yolu ise ‘Patent Vekilleri’nden geçiyor.  Patent vekili ile çalışmak yenilik yapma zamanını kısalttığı gibi, harcanacak kaynakların daha optimum kullanımını da beraberinde getiriyor.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.