SON DAKİKA
Hava Durumu

#Deva Partisi

Ekometre - Deva Partisi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Deva Partisi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

DEVA Partili Esen: Çocuk Hareketi doğuyor Haber

DEVA Partili Esen: Çocuk Hareketi doğuyor

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Elif Esen, TBMM’de gerçekleştirdiği basın toplantısında, 23. yılını kutlayan AK Parti’nin hesap vermesi gerektiği konuları sıraladı. “Ülkenin geleceği çocuklardır” diyen Esen, ayrıca, çok büyük bir platform olacağını ifade ettiği “Çocuk Hareketi”ni ilk kez duyurdu.  AK Parti’nin 23 yılda ülkeyi getirdiği yerin hesabını vermesi gerektiğini kaydeden Esen, “İktidar, Parlamenter sistemi yıkıp yerine getirilen bu yapboz tahtasının hesabını vermeli! Yasama, yürütme, yargının dengelerini alt üst etmenin hesabını vermeli. Bizi vekiller olarak işlevsiz, bu kutsal yasama çatısını çaresiz bırakmanın, Anayasa mahkemesine olan nobranlığın, yasa tanımazlığın hesabını vermeli! Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar diyerek yola çıkmanın ama yola çıkılan noktanın çok daha gerilerine düşmenin hesabını vermeli!” dedi.    “Çocuklarla ve çocuklar için çalışan insanlarla yakıyoruz siyaset üstü bir hareketin ateşini yakıyoruz!” “İktidar bu hesapları vermek yerine hala kibir siyaseti yaparken biz öyle çok, öyle hevesle çalışıyoruz ki size büyük bir haberim var! Konuşmamın başında söylediğim yere dönüyor ve cümlemi tekrar ediyorum; Dünyanın ve ülkenin hali bize çocuklar ve geleceğimiz konusunda daha fazla sorumluluk yüklüyor! 20 Kasım 2023 Dünya Çocuk Hakları Günü’nde bu kürsüden seslenmiş “burası artık her zamankinden daha çok Çocukların meclisi olacak” demiştim. O günden bu yana defalarca hatırlattığım bu cümle ve çocuklar için yaptığımız çalışmalar hızla sürerken ekibimle ve bu ülkenin pırıl pırıl, çalışkan insanlarından bazılarıyla arka planda sessizce ve gizli bir çalışma yürüttük! Bugün burada duyurmaktan mutluluk duyduğum çocuk hareketi hakkında yakında her yerde çok şey duyacaksınız. Siyaset üstü bir kimlikle, meclisin ve yasamanın gücüne sarılarak, akademi, sivil toplum, iş dünyası, medya alanlarından birbirinden kıymetli kuruluş ve insanlarla ama en çok çocuklarla devasa bir hareketin ateşini yakıyoruz!”   “20 Kasım 2024 Çocuk Hakları Günü’nde büyük bir lansman ile açıklayacağız” “Türkiye’de çocukluğa yeniden bir bakış, çocukları “insan” olarak kabullenen, koruyan, geliştiren, yasaklamaktan öte yönlendiren, güçlendiren, yoksulluk ve yoksunluklara karşı, ihmal ve istismara karşı gerçek ve anlamlı politikalar üreten bir AĞ, bir Platform oluşturuyoruz. Planlamalarımız, zaman çizelgemiz tamamlandı, iş birliklerimizi genişletiyoruz. 20 Kasım Çocuk Hakları Günü’nde büyük bir lansman ile detayları kamuoyuna sunacağız. Bu meclis Çocukların Meclisidir ve biz gerekeni yapmak, bu ülkenin gerçeğine, geleceğine, bugününe, en kıymetlisi olan çocuklarına yatırım yapmak için kolları hiç kimsenin sıvamadığı kadar sıvadık!”   “Yayından çıkmış bir oku kimse durduramaz” “AKP veremediği hesapları kapata dursun, önümüze siyaseten, medya tarafından, bütçelerle istediği kadar ambargolar koysun, yayından çıkmış bir oku kimse durduramaz! Büyük lansman ve basın toplantısına dek sizlere bu konuda ara bilgilendirmeler yapacağım. Bu kampanyanın nihayetinde bu ülkede taşların çocuklar lehine yerinden oynayacağına söz veriyor ve sizlerin desteğini gönülden diliyorum.”

DEVA Partili Ekmen hac fiyatlarının düşürülmesini istedi Haber

DEVA Partili Ekmen hac fiyatlarının düşürülmesini istedi

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Diyanet organizasyonun denetlenmesi ve hac fiyatlarının düşürülmesi çağrısında bulundu.  Hac Vizeleri ve Yaşanan Sıkıntılar Ekmen, Kurban Bayramı'na bir hafta kala kendisine ulaşan hacı adaylarının yaşadığı sıkıntılara dikkat çekti. Hac vizesi olmayan vatandaşların Suudi polisi tarafından yakalanarak, Mekke’den 40-50 kilometre uzakta bırakıldığını ve 700 dolara ulaşan yüksek ücretler ödeyerek dönmek zorunda kaldıklarını belirtti. Yetkililerce yapılan bazı konuşmalar nedeniyle Diyanet'in vatandaşları ihbar ettiğine dair kuvvetli bir algı oluştuğunu ifade etti. Ekmen, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Hac ve Umre İşleri Genel Müdürü Remzi Bircan ve daire başkanı Hüseyin Demirhan’ın eğitimlerde yaptığı açıklamalara atıfta bulunarak, Hac vizesi olmayan vatandaşların Suudi makamlarıyla yapılan görüşmeler sonucu sıkı tedbirlere tabi tutulduğunu belirtti. Ayrıca, Türkiye'den yasal yollarla çıkış yapan ve Suudi Arabistan'a yasal giriş yapan ve Mekkeye ulaşan hacı adaylarının Mekke'de büyük zorluklarla karşılaşmasının yanlış olduğunu vurguladı. Vizesiz hacca kimler gidiyor? Vizesiz hacca gidenlerin çoğunu 16-17 yıl vizesi çıkmayan vatandaşların oluşturduğunu belirten Ekmen, maddi anlamda gücü olmadığı için bunu tercih edenlerin de olduğunu söyledi. Vizesiz hacca gidip mağdur olan hacılar için ise; ticari, turizm veya erken alınmış bir umre vizesi ile Türkiye’den yasal olarak çıkılıyor, herhangi bir engellemeye tabi tutulmuyor. Suudi Arabistan’a da yasal yollardan giriyor ve Mekke’ye kadar ulaşabiliyor. Türkiye’den çıkışını engelleyebilirsiniz, engellemediniz. Suudi Arabistan’a girişini engelleyebilirsiniz, engellemediniz. Mekke’ye ulaşımını engellemediniz. Artık Mekke’de bunların Kabe’yi tavaf etmesine, Arafat’a çıkmasına izin vermek hatta yardımcı olmak lazım' ifadelerini kullandı.  'Hacı kartı olmayana sağlık hizmeti de yok' Ekmen, Türkiye'den giden hacıların Diyanet'in sağlık kabinlerine gittiklerinde hacı kartı yoksa muayene bile olamadıklarına dikkat çekti. Ekmen; 'bunların bir kısmı yaşlı, tansiyonu var, şekeri var. Gidiyor Diyanet’in sağlık kabinine. Konulan kural ve kaide, Diyanet onaylı hac kartı olmayan hiç kimseye sağlık hizmeti verilmeyecek. Allah’tan korkun! Adamcağız Mekke’de, Medine’de herhangi bir anda belki kalp krizi geçiriyor, belki şeker komasına giriyor, belki tansiyonu beynine atacak, beyin kanaması geçirecek. Oradaki doktor ve hemşire iyi niyetliyse muayene edebiliyor ama Diyanet’in koyduğu kural, bunların muayene edilmemesi yönündedir' dedi. Şirketlere ve Vatandaşlara Uyarılar Ekmen, hac ve umre organizasyonu yapan şirketlere ve vizesiz olarak hacca gitmeyi düşünen vatandaşlara yönelik uyarılarda bulundu. Şirketlerin vatandaşları daha dikkatli bilgilendirmesi ve vizesiz olarak hacca gitmenin getireceği zorlukları açıkça belirtmesi gerektiğini vurguladı.  Vatandaşlar ve şirketlere seslenen Ekmen “Vatandaşlarımızdan ricamız, hac vizesi olmadan kutsal topraklara gitmemeleridir. Bunun yanında Hac ve umre organizasyonu yapan şirketlerin vatandaşlarımızı doğru bilgilendirmesi ve vizesiz olarak hacca gitmenin getireceği zorlukları açıkça ifade etmesi gerekmektedir,” dedi. Ekmen, yasal yollarla Mekke’ye ulaşmış vizesiz hacı adaylarına Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konuda daha insancıl ve destekleyici bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini belirtti. Ekmen “Vizesiz olarak hacca giden vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntılar göz önüne alındığında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın daha insancıl ve destekleyici bir tutum sergilemesi gerekiyor. Bu vatandaşlarımızın ibadetlerini huzur içinde yerine getirmeleri desteklenmelidir. ” ifadelerini kullandı. ”Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kurumsal İtibarı hepimiz için önemlidir” Ekmen, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın itibarının korunmasının önemine vurgu yaparak, kurumun itibarını zedeleyen uygulamaların düzeltilmesi gerektiğini belirtti. Ekmen “Diyanet, göz bebeği gibi korunması gereken bir kurumdur. Bazı anketlerde kurum itibarının %30’lara düşmüş olması üzücüdür. Kurumun uygulamaları şeffaf olmalı, vatandaşın güvenini kazanmalı ve itibarını zedeleyen uygulamalar ivedilikle düzeltilmelidir” dedi. Hac bedelleri Diğer Ülkelere göre yüksektir Ekmen, farklı İslam ülkelerinin hac maliyetlerini Türkiye ile karşılaştırarak, Türkiye'deki hac maliyetlerinin neden diğer ülkelere göre daha yüksek olduğunu detaylı bir şekilde ele aldı. Ekmen, Diyanetin fiyatlarının piyasa için de baz fiyata döndüğünü, ücretlerin 6.500 dolardan 16.500 dolara kadar çıktığını ve bu fiyatların düşürülmesi gerektiğini söyledi. Ekmen, Genel maliyetlerin azaltılması yanında karayolunun kullanılmasının da maliyeti düşüreceğini ve hacı adaylarının ödemede zorlanmayacağını vurguladı. Ekmen, “Endonezya, Irak, Malezya, Pakistan ve Mısır gibi ülkelerdeki hac maliyetleri, Türkiye’ye kıyasla çok daha düşüktür. Meclis araştırma biriminin resmi web sitelerini esas alarak hazırladığı rapora göre, Endonezya’da kişi başı maliyet 5747 dolar’dan, Pakistan’da ise rakam 4.015 dolardan başlıyor. Malezya’da ortalama kişi başı ücret 7073 dolar. Irak’ta karayolu ile hac 3.500 dolar, havayolu ise 5.000 dolar. Mısır’ın ortalama ücreti 3.500 dolar. Bu ülkelerin Cidde’ye uzaklığı yer yer İstanbul’dan 2 kat uzak. Diyanet İşleri Başkanlığı bu farkın nereden kaynaklandığını açıklamalıdır.” dedi. Ekmen, Diyanet İşleri Başkanlığı'na şeffaflık çağrısında bulundu. Ekmen, “Uçak bileti, Suud makamlarına ödenen bedeller, konaklama-transfer ücretleri, organizasyon giderleri ve elde edilen gelirler tek tek kamuoyuna açıklanarak fiyat farkları izah edilmelidir.” Dedi. Türk hava yollarına da seslenen Ekmen, “Avrupa’da Cidde-Riyad-Medine ile benzer mesafedeki parkurlar da bilet fiyatları neden umre bilet ücretinin yarısı kadar? Umreci ve hacıları desteklemeniz gerekirken bu yüksek bilet fiyatları doğru değil” dedi.  Ekmen “Diyanet İşleri Başkanlığı, hac bedellerinin neden bu kadar yüksek olduğunu ve bu maliyetlerin nasıl belirlendiğini kamuoyuna açıklamalıdır. Ayrıca, görevli giden diyanet mensuplarının ve davetlilerin de toplam maliyete etkisi ve hizmetleri hakkında şeffaf bir bilgilendirme yapılmalıdır,” diye konuştu. Diyanet İşleri Başkanlığı’na Çağrı Ekmen Ayrıca, Diyanet'in misafirleri olarak götürülen irşad ekibinin ve üst düzey görevlilerin hacılara maliyetlerinin ve yürüttükleri hizmetlerinin de kamuoyuna açıklanmasını istedi. Ekmen beraber görürülen resmi görevli eşleri için alınan vize, suud makamlarına yapılan ödemeler, konaklama-transfer ve benzeri ödemeler için bir tahsilat yapılıp yapılmadığını da sordu.  Hac ve Umre Organizasyonlarında Denetim ve Şeffaflık Ekmen, hac ve umre organizasyonlarının denetim ve şeffaflık prensiplerine uygun olarak yürütülmesi gerektiğini belirtti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve ilgili kurumların denetim raporlarını kamuoyuyla paylaşması gerektiğini vurguladı. “Hac ve umre organizasyonlarının denetim ve şeffaflık prensiplerine uygun olarak yürütülmesi gerekmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı ve ilgili kurumlar, denetim yapmalı ve  raporlarını kamuoyuyla paylaşmalıdır,” diye konuştu. Ekmen,   hac organizasyonu 2014 yılından beri Sayıştay denetiminden çıkartıldığını, o günden ber ne Diyanet işleri başkanlığı, ne de Diyanet vakfının maliyetler ve mali tablolar hakkında hiç bir açıklama yapmadığını belirtti. Diyanet sektörden çekilmeli, acentalar arası rekabet desteklenmelidir Hac hizmetlerinin kural ve kaidelerinin 2011 yılında bir bakanlar kurulu kararı ile belirlendiğini, bakanlıklar arası hac kurulunun oluşturulduğunu ve Sn. Cumhurbaşkanı’nın 2018-2020 ve en son 2022’de bu ilkelerde değişikliklere gittiğini belirten Ekmen, denetim noktasında bu kararın gereklerinin yerine getirilmediğini belirtti. Ekmen; 'HURSAD tarafından 15 gün önce acentelere giden yazıya göre, her hacı adayı için Diyanete  kart bedeli olarak 65 dolar para ödeniyor. 40 yıl Çeyrek altın biriktirerek hacca giden Ayşe teyze 65 dolar az ödese, 65 doların karşılığı olan para onun kursağında kalsa ne olacak? Niçin bunu ödüyoruz zaten bir sürü hizmetin bedeli ödeniyor” dedi. 2024-2024 dönemi için umre organizasyonunda 550.000 dolar, hac için ise yaklaşık 1.500.000 dolar teminat belirlendiğini, acentelerin kapasite ve ticari hacimlerini ayırmayan bu yaklaşımın yanlış olduğuna dikkat çeken Ekmen, bu durumun rekabeti öldürdüreceğini ve belirtilen teminatı ödemeyen küçük acentelerin taşeronlaşarak ezileceğini ifade etti. Ekmen sektörde tekelleşme getirecek bu karardan gecikmeden vazgeçilmelidir, dedi. Acentalar için yayınlanan taban fiyatı da eleştiren Ekmen, bu konuya ilişkin de şunları söyledi: “Bakın bir resmi yazı; bu resmi yazıda diyor ki, 5 günlük hacılar için 4 bin 26 günlük hacılar için 6500 riyalden aşağı para alamazsın. Böyle bir şey olabilir mi? Adam ticaret yapıyor. Ölçtü biçti, hesap etti 4 bin riyala değil 3 bin riyale götürebilir. Niçin engelliyorsun? Piyasayı aşağı düşürme, baronlar nasıl para kazanacak? Adam acenta sahibi diyor ki ben 1150 dolara götürebilirim bu hacıyı. Oradan da para kazanıyor. Ama bu karar göre 1430 dolardan aşağı götüremiyor.” Cumhurbaşkanı kararına göre organizasyon ve temsil makamının Türsab olduğunu ancak HURSAD | Hac Umre Seyahat Acentaları Derneği’nin de facto yetki kullanıp, özellikle küçük acenteleri tasfiye edecek kararlarda etkili olduğunu, bu durumun Cumhurbaşkanı kararına aykırı olduğunu belirten Ekmen, “mevzuata uymak ve adeta korsan yetki kullanımını engellemek gerekir” dedi. 'Türk hacılarının yanında olun, karşısında değil' Diyanete şeffaflık çağrısında bulunan Ekmen, 'hac bedeli niçin İslam ülkelerindeki emsallerden daha fazla? Giderlerinizi açıklayın, Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu ve Teftiş Kurulu aracılığıyla bu faaliyetleri denetleyin. Türk hacılarının yanında olun, karşısında değil' ifadelerini kullandı. Ekmen, TÜRSAB ve HÜRSAD arasındaki gerilime de dikkat çekti ve 'Cumhurbaşkanı kararıyla bu durumu sonlandırın ve tekelleri değil rekabeti destekleyin. Küçük firmaları destekleyin, herkesin büyük firmalara kümelenmesini engelleyin' dedi. 'Ticaret yapma, denetim yap' Son olarak 60/40 olan hac kotası paylaşımının özel sektör lehine geliştirilmesi gerektiğini belirten Ekmen, Diyanet işleri başkanı Ali Erbaş’a  seslenerek ' Sn. Hocam sektörden kademeli olarak çekilin, ticaret yapmayın, koordinasyon yapın, denetim yapın ve bu işin usulüne uygun ilerlemesini sağlayın' ifadelerini kullandı. Ekmen sözlerini, başvurusu 10 yılın üstünde olan hacı adaylarının hacca kurasız götürülmesi gerektiğini vurgulayarak tamamladı.

Avşar; İktidar bütçeye bir tek emeklileri sığdıramadı Haber

Avşar; İktidar bütçeye bir tek emeklileri sığdıramadı

 DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar,, “İktidar devlet bütçesine neleri sığdırdı ancak emeklileri bir türlü sığdıramadı” değerlendirmesinde bulundu. “Yılların emektarlarına bu ülkede bir rahat verdiremedik.” Avşar, yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş emeklilere bir türlü insan onuruna yaraşır bir hayat standardı sunulamadığını, yılların emektarlarına bu ülkede rahat nefes aldırılmadığını belirterek, emeklilerin torunlarına gönül rahatlığıyla bir harçlık bile veremediğini dile getirdi.   “Ama adrese teslim kamu özel iş birliklerine milyonlarca imtiyaz tanıdık.” Avşar, “Ama adrese teslim kamu özel iş birliklerine milyonlarca imtiyaz tanıdık, faizle ve kur korumalı mevduatla milyarları hiç ettik, arka kapıdan 400 milyar dolara aşkın dövizi yaktık, özel uçak filosu kurduk, bir avuç yandaşa ne istediyse verdik, doyuramadık.” diye konuştu.   “İktidar emekliyi kelime oyunlarıyla oyalayıp durdu.” “İktidar emeklilere bütçede bir türlü yer bulamadı, emeklileri bir türlü bütçeye sığdıramadı diyen Avşar, “Kök ücret dedi, seyyanen zam dedi, laf kalabalıklarıyla ve kelime oyunlarıyla emeklileri oyalayıp durdu.” ifadesini kullandı.   “Açlık sınırının 19 bin, enflasyonun %71 olduğu bir yerde 12 bin TL kabul edilemez.” Kulislerde konuşulan 12 bin TL’nin hiçbir anlam ifade etmeyeceğini dile getiren Avşar, “iktidar mensupları şimdi yine açlık sınırının 19 bin, enflasyonun %71 olduğu bir yerde 12 bin TL’den bahsediyorlar, onunda üstünde çalışıyorlarmış. Ölme eşeğim yaz gelsin!” dedi. “Asgari emekli maaşı derhal asgari ücret seviyesine getirilmelidir.” Sözlerinin sonunda iktidara seslenen Avşar; “Bakın, buradan bir kez daha sesleniyorum; asgari emekli maaşı acilen asgari ücret seviyesine getirilmelidir.” ifadelerini kullandı.

Yeneroğlu’ndan 9. yargı paketine tepki Haber

Yeneroğlu’ndan 9. yargı paketine tepki

DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Adalet Komisyonu’nda 9. Yargı Paketi görüşmelerine başlanması nedeniyle düzenlediği basın toplantısında, “Fiilen bir hukuk devleti değiliz, hatta günümüzde en asgari gerekliliklerinden dahi yoksunuz. Ama öyle bir sorunumuz yokmuş gibi yapıyoruz ve 5 yıl içinde hukuk devletini daha fazla iyileştirme iddiasıyla, 8 yargı paketi ile yüzün üzerinde kanunda meclis olarak değişiklik yapmışız. Netice de daha da geriye gitmişiz.” tespitinde bulundu. DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, 9. Yargı Paketi’ne ilişkin görüşlerini sunmak üzere TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Yeneroğlu’nun açıklaması şöyle:  ‘Sistemin bizzat ürettiği sorunlara pansuman tedbirler bulunuyor’ 9. Yargı Paketi ile İcra ve İflas Kanunu, Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu dahil olmak üzere 20 farklı kanunda değişiklik öngörüldüğüne değinen Yeneroğlu, “Elbette gönül isterdi ki, kuvvetler ayrılığının ve denge-denetim mekanizmalarının kurumsallaşmış olduğu, yargı bağımsızlığının egemen olduğu bir anayasal devlette olalım ve ileri demokrasilerde olduğu gibi uzlaşma kültürüne sahip bir mecliste iyi hazırlanmış önerilerin optimizasyonuna katkıda bulunabilelim. Maalesef böyle bir ülkede yaşamıyoruz. Çok derin sorunlarımız var. Bunları çözmeyi bırakın, konuşma kapasitemiz bile çok zayıf. O sebeple sistemin bizzat kendisinin doğal olarak ürettiği sorunlara pansuman tedbirlerle durumu idare ediyoruz.” ‘Torba kanun usulünden bir türlü vazgeçilmedi’ “9. Yargı Paketine bakınca öncelikle şunu belirtmek isterim ki iktidar, ne yazık ki, yıllardır eleştirdiğimiz torba kanun usulünden bir türlü vazgeçmedi.  Birbiriyle tamamen alakasız, birden fazla konunun ve kanunun bir çuvala doldurulması “hukuki belirlilik”, “hukuk güvenliği” ve “nitelikli kanun yapımı” bakımından “hukuk devleti” ilkesine aykırıdır.” ‘İktidarın bir klasiği: Anayasa Mahkemesi kararlarını yok saymak’ Yargı Paketlerinde iktidarın diğer bir klasiğinin Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen, kararların arkasından dolaşılarak iptal edilen maddelerle birebir aynı ya da benzer düzenlemeler yapıp getirmesi olduğuna değinen Yeneroğlu, “İktidar, kurdurduğu ikinci barolar lehine ayrımcılık yapmak maksadıyla daha önce adli yardım ödeneğinin yüzde 40’ının baro üyelerinin sayısına bakmaksızın çoklu barolarının bulunduğu illerde eşit paylaşılmasını öngören kanun çıkarttırmıştı. Anayasa Mahkemesi bu adaletsiz ayrıcalığı ölçüsüzlük sebebiyle reddetmiştir. Bu karar gereğince iktidarın, ilin nüfusuna göre hesaplanacak adli yardım ödeneğinin tamamını baro üye sayısı ile orantılı olarak paylaştıran bir düzenleme yapması gerekirdi. Ancak iktidar bu kararı sözde uyguluyormuş gibi yaparak bu sefer yüzde 40 yerine yüzde 30’luk bir düzenleme getirdi. Bu öneriyle birlikte avukatlara ikinci baroya geçin diye rüşvet teklif etmiş oluyor aslında.”   ‘Yargı paketi acil ihtiyacımız olan düzenlemelerden yoksun’  “İktidar, her zamanki gibi sorunlarımızın asıl kaynağına inmek istemiyor. Bunun yerine sistemik sorunlara pansuman tedbirlerle günü geçiştirmeye çalışıyor. Ülkemizin içinde bulunduğu ve giderek daha da derinleşen demokrasi, hukuk devleti ve günübirlik yaşadığımız yargı krizlerine tamamıyla kayıtsız bir tutum içindeler.” ‘İktidar, toplumsal huzur ve barışımıza da adeta dinamit döşüyor’ “İnsan ancak adaletle yaşar ve devlet ancak adaletle ayakta durur’ Hukukun bu kadar değersizleşmesi, adaletin bu kadar yok sayılması, zulmün böylesine sıradanlaşması artık Türkiye’nin sıradan gerçeği. İktidar ittifakının bir türlü idrak edemediği, adalete ve hukuk devletine verilen zarar toplumsal huzur ve barışımıza da adeta dinamit döşüyor, tamiri zor yaralar açıyor. Ülkemiz bugün neyin doğru, neyin yanlış, neyin iyi, neyin kötü, kimin vatansever, kimin hain olduğuna iktidarın ve ortaklarının karar verdiği bir anlayışla yönetiliyor. Farklı sesler, farklı kimlikler; iktidardakiler gibi düşünmeyenler adeta eziliyor, bilinçli olarak itibarsızlaştırılıyor ve kriminalize ediliyorlar.” ‘AK Parti kuruluş misyonunu inkar ederek aşırı kimlikçi otoriter bir rejimde savruluyor’ “AK Parti’nin kuruluş felsefesinde tam da bu anlayışla mücadele etmesi sayesinde ülkemiz önemli kazanımlar elde etmişti, demokrasi kültürümüz hiç görmediğimiz kadar geliştiği gibi temel hak ve özgürlüklerin yaygın kullanımında da imkansız kabul edilen adımlar atılabilmişti. Fakat son on yılda tek tek tüm bu olumlu adımlar ortadan kaldırıldı ve Ak Parti kuruluş misyonunu inkar ederek aşırı kimlikçi otoriter bir rejimin sahibi oldu.” ‘Öncelikle hukuk devleti ve demokrasiye dönülmesi zorunludur’ “Demokrasi çoğulcu ve çok seslidir. Bu nedenle ancak her türden görüşün, inancın ifade edilebilmesiyle ve her türlü yaşam biçiminin birlikte var olabilmesiyle mümkün olur. Ancak bugün Türkiye’nin geldiği noktada iktidar, başta mücadele ettiği tektipçi anlayışa sarıldı. Çözümü herkesi sopa ile kendisine benzetmekte görüyor. Farklılıklarımızın ezildiği, demokrasinin yok sayıldığı bir iklimde paket paket yapılan sözde yasal ‘iyileştirmelerden’ bir beklentiye elbette girmek abesle iştigal olur.” ‘Derin adalet ve demokrasi krizinin sonuçlarını görmek için son bir haftaya bakmak yeterli’ “Kainatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo” şiarı ile yola çıkan Açık Radyo’nun RTÜK tarafından lisansı iptal edilmesine de değinen Yeneroğlu “İptal gerekçesi olarak yayın içeriğinde geçirilen ifadeler gösterildi. Hem ifade özgürlüğü göz ardı edildi hem de basın özgürlüğü yok sayıldı. RTÜK bilmem kaçıncı Anayasa’ya aykırı zorbalığa imza atmış oldu.” dedi. Osman Kavala, gezi tutuklulukları ve Sinan Ateş davasına da değinen Yeneroğlu, Kavala hakkında Adalet Bakanlığının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına ve Avrupa Konseyi’nin kararın uygulanması davetine rağmen Osman Kavala’nın yeniden yargılama başvurusunu reddetmesini eleştirdi. Yeneroğlu, Sinan Ateş davası hakkında “Açık delillere rağmen genişletilmeyen soruşturma ile bizlere adeta “bu davadan umudunuzu kesin” deniyor. Fakat biz katillerin arkasındaki karanlık aydınlatılıncaya dek Ayşe Ateş ve kızlarının yanında olacağımızı buradan bir kez daha tüm kamuoyuna ilan ediyoruz.” dedi.  ‘Yer yerinden oynaması gerekirken ırkçı dalgaya karşı durmaktan çekinen siyaset de oralı olmadı’ Kayseri'de başlayan ve birçok şehrimize de yayılan yabancı düşmanlığı ve ırkçı saikle işlenen kitlesel şiddete de değinen Yeneroğlu, “Suriyelilerin evleri ve işyerleri kundaklandı. Sokakta insanlar kan revan içinde bırakıldı. Antalya’nın Serik ilçesinde 17 yaşında bir genç Suriyeli diye katledildi. Ve maalesef kimse oralı olmadı; ne kaymakam, ne vali bir açıklama yaptı. Şiddet olaylarına karışan birçok kişi adeta suç makinası olarak dikkat çekti, içinde yağma, hırsızlık, gasp, cinayet gibi birçok suç işleyen kişilerin olduğu tespit edildi ancak açıklanan bilgiye göre, ülke genelinde gözaltına alınan 1065 kişiden sadece 28'i tutuklandı. Suriyeliler işlerine gitmeye, çocuklarını evden çıkarmaya çekiniyorlar. Almanya’da bir Türk’e yönelik bizde sıradanlaşan ırkçı bir saldırı olduğunda haklı olarak yer yerinden oynar. İktidardan da muhalefetten de aklıselim ve şeffaf açıklamalar yapılır. Kamu idaresi hesap vermek zorunda kalır. Türkiye’de her gün farklı yerlerde ülkemizde yaşayan yabancılara yönelik saldırılar düzenleniyor, insanların can güvenliği dahi korunamıyor. İktidar medyası dahil hiçbir yerde gündem dahi olmuyor.” dedi. ‘85 milyon vatandaşımızın kul hakkına giriyorlar’ İktidarın mahkeme kararlarını tanımadığı diğer bir hukuksuzluk örneğinin de TÜİK’in enflasyon verileri olduğuna değinen Yeneroğlu, “TÜİK, kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen enflasyonu ölçtüğü madde fiyat listesini kamuoyu ile paylaşmıyor. Enflasyon rakamları, hangi fiyat değişimine bakılarak hesaplanıyor, bilmiyoruz. Sizlerin sofrasından ekmeğini, çocuklarınızın harçlığını çalıyorlar. Milyonca çalışanı düşük maaşa mahkûm ediyorlar. Ülkemizde derin bir ekonomik kriz yaşanırken vatandaşlarına az maaş vermek için enflasyon rakamları ile oynayan, hukuk devletinden önce bireysel menfaatlerini korumayı ilke edinen, farklı seslere tahammülü olmayan iktidardan böyle yüzeysel ve makyaj niteliğindeki düzenlemelerle iyileşme beklemek abesle iştigal.” dedi. ‘KHK dramı son bulmalı’ “Toplumun kanayan yaralarından KHK dramını görmelerini ve devam eden korkunç adaletsizliklere çözüm de beklemek gerçekçi değil gibi gözükse de er geç bu zulüm bitecek. KHK zulmünü görmeyen yargı paketine yargı paketi denmez. Bu kötülüklere dur denmediği sürece hukuk devleti iddiası boş laftır. Benzer şekilde, AİHM kararlarının tamamının gereklerini yerine getirilmesi gerekiyor ama yapmıyorlar. Yalçınkaya kararı devam eden tüm yargılamalarda ve kesinleştirilmiş kararlarda dahi uygulanması gerekiyor ama erteliyorlar maalesef.” ‘Bunları bile yapmaları hayal iken daha öte bir beklenti safdillik olur’ İktidardan hukuk devletine dönmedikleri sürece ciddi bir beklentisinin olmadığını belirten Yeneroğlu, “Belki insanlık namına bazı dramatik sorunlara çözüm getirmek isterlerse en azından ağır hasta çocuğu olan anneler için sağlanan infaz erteleme hakkının babalar için de uygulanmasını, anne-babanın aynı anda tutuklu ya da hükümlü olması durumlarında çocuğun etkilenmemesi için ebeveynlerden bir tanesinin küçük çocuğun yanında olmasını, hasta mahpuslar bakımından tam teşekkülü devlet hastaneleri tarafından verilen cezaevinde kalamaz raporları sonrası kişinin derhal tahliye edilmesini, cezaevi gözlem kurullarının somut değerlendirme yapması adına gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlasınlar. Bu saydığım maddeler yürütülen adaletsiz sistemin kendi tezahürleri, belki insafa gelip bunlara çözüm getirirler.” Dedi. ‘Dindarlıkla övünüp dindarlığın en temel ölçüsü olan adaleti hiç olmadığı kadar ezdiler’  “Dindarlıkla övünüp de dindarlığın en temel ölçücü olan adaleti hiç olmadığı kadar ezmeleri, haddi aşıp hiç olmadığı kadar haksızlık yapmaları, milletin emanetini ehline vermemeleri, adam kayırmaları, güçlü olanın yanında olmaları, zayıf olanı daha da zayıflatmaları ve alay eder gibi Türkiye Yüzyılı, Adaletin Yüzyılı deyip son on yılların en adaletsiz dönemini millete yaşatmaları utancı onlara yeter.  Dindar genç yetiştireceğim diye yola çıkıp da aklı, birey özgürlüğünü, adaleti, şeffaflığı, çoğulculuğu, hakkaniyeti, ehliyeti, kadın ve çocuk haklarını esas alan din anlayışı yerine adalete, akla ve bilime itibar etmeyen, insanları afyonlaştıran, hurafeci, sadece grup menfaatini esas alan yapıları teşvik eden, eli kılıçla minberde, ağzında nefret dili ile siyaset kürsüsünde en kutuplaştırıcı, en nefret ettirici anlayışı temsil ettiği için gençlere söz söyleyememenin utancı onlara yeter.”

DEVA Partili Avşar: Yine torba yasa, yine rant Haber

DEVA Partili Avşar: Yine torba yasa, yine rant

Avşar, İstanbul TEM otoyolu üzerinde ruhsatsız olarak yapılan benzin istasyonu örneğini vererek tedirginliklerini dile getirdi. ‘Tamamlayıcı tesisler’ ifadesinin neyi kapsadığını soran Avşar, düzenlemenin Orman Kanunun 17. maddesinin 3. fırkasına dayandırılmasının tutarsızlık içerdiğini, bu düzenlemenin yap-işlet-devlet modeliyle yeni imtiyazlara ve yeni kamu zararlarına yol açabileceğini söyledi.  Madımak da Başbağlar da Türkiye düşmanlarının organize ettiği katliamlardır, tüm yönleriyle aydınlatılmalıdır Sözlerine 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Otelinde yakılan ve 5 Temmuz 1993’te Erzincan Başbağlar’da PKK terör örgütü tarafından katledilen vatandaşlarımızı anarak başlayan Avşar, “Her 2 katliamda ve katliamlarda parmağı, etkisi, dahli olan ve 31 yıldır bu katliamları karartmaya, faili meçhuller çöplüğüne atmaya çalışan kim varsa lanetliyor, bu iki katliam üzerinden acıları yarıştırmaya çalışanları kınıyorum.” dedi. “İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmaz.” diyen Avşar, “Madımak da Başbağlar da inançlar ve toplumsal hassasiyetler üzerinden insanları kışkırtan, içerideki ve dışardaki Türkiye düşmanlarının organize ettiği katliamlardır, insanlık suçlarıdır, ortak acılarımızdır ve tüm yönleriyle aydınlatılmalıdır.” ifadelerini kullandı.   “Yap-işlet-devret modeliyle işletilen yollarda işin nasıl yapılacağı, ‘tamamlayıcı tesisler’ ifadesinin neyi kapsadığı gibi pek çok soru işareti var.” Avşar, ilgili kanun teklifinin ilk bölümde kabul edilen 9. Maddenin içeriği hakkında, komisyon toplantısında da net yanıt alamadıkları başlıklara değineceğini söyleyerek konuşmasına devam etti. Avşar, 9. maddenin ilk fıkrasının özetle; Büyükşehir belediyelerinde karayolları sınırı içeresindeki orman vasıflı arazilerinde depolama ve ‘tamamlayıcı tesisler’ yapılması olduğunu belirtti. Avşar, bunun özellikle büyükşehirlerin yükünü azaltmak için önemli bir ihtiyaç haline geldiğini, hatta 6 Şubat depremlerinde de bu konudaki eksikliklerin hissedildiğini kaydetti. Avşar, “Fakat burası yap-işlet-devret modeliyle işletilen yollarda işin nasıl yapılacağı, ‘tamamlayıcı tesisler’ ifadesinin neyi kapsadığı gibi pek çok soru işareti barındırmaktadır.” dedi. “İstanbul TEM Otoyolunun tam ortasında inşaatı tamamlanmış ancak daha açılmamış ruhsatsız benzin istasyonu, bu kanunun geçmesini mi bekliyor?” “Şimdi kaygımızı bir örnekle pekiştirelim.” diyen Avşar, “İnşaatı tamamlanmış ama açılmamış, ruhsatı olmayan, yapımında bir sürü ağacın kesildiği Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda olan TEM otoyolu üzerinde bir benzin istasyonu bulunmaktadır ve bu güzergahta tek istasyondur. Üstelik ortaklık yapısında iktidar partisinde yöneticilik yapmış isimler de bulunmaktadır. Bu benzinlik istasyonu, Selimpaşa-Kurtköy Mehmetçik arası 130. Km’de yani tam orta noktadadır. Ne tesadüf tamda bu maddeye uygun görülüyor. Akla şu soru geliyor; yoksa açılış için bu kanunun geçmesi mi bekleniyor?” dedi.   “Düzenlemenin dayanağını oluşturan 17. maddenin 3. fırkasının yapı izni kapsamında otel, AVM, lokanta yoktur. İlgili madde orman kanunu ile uyuşmamaktadır.” Avşar, maddenin bir diğer fıkrasında mealen şu ifadelere yer verildiğini söyledi: “Havalimanı sınırları içerisinde ormana ait araziler var (orman vasıflı veya vasfını yitirmiş). Bu arazilere ben otel, hastane, lokanta, AVM, akaryakıt istasyonu, lojistik, kargo tesisi inşa edilmesine ilişkin düzenleme yapıyorum. Ve yap-işlet-devret modeli ile havalimanı işletenlerden de bir bedel talep etmiyorum.”  Düzenlemenin dayanağı oluşturan 17. Maddenin 3. Fırkasına değinen Avşar, “Maddenin gerekçelerinde atıf yapılan orman kanununun 17. maddesinin 3. fıkrasına kamu yararı ve zaruret gerekçesiyle orman vasfı olan arazilere verilecek yapı izinleri açıkça belirtilmektedir ve bunların içinde otel, AVM, lokanta yoktur. Yani madde orman kanunu ile uyuşmamaktadır.” şeklinde konuştu.   ‘Adrese teslim’ diye tartışmalar yaratan ihaleyi adrese teslim kılmanın şifrelerinden biri bu muydu?” Avşar, komisyon toplantısında bürokratlara “bu düzenleme İstanbul Havalimanını yapan İGA’ya (Cengiz ve Kalyon İnşaata) yap-işlet-devret modeli ile yaptıkları için bir bonus olmuyor mu?” diye sorduklarını ifade etti. Ancak Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü Hüseyin Keskin’in, “Zaten İstanbul Havalimanının birkaç fazdan oluştuğunu ve yap-işlet-devret modeliyle işi yapan firmaların sözleşmesinde bahse konu sınırlar içinde kalan orman vasıflı yerlerin üzerinde de ne yapılacağının planlarda belli olduğunu” belirttiğini söyledi. “Burada sorun şu”, diyen Avşar sorularını şu şekilde sıraladı; “Araziler orman vasfı taşıdığı halde nasıl proje alanı içine alınmış? İhalede yarışan diğer firmaların, ihale sürecinde havalimanı arazisi içinde yer alan orman vasıflı alanlarda yapıların inşa edileceği bilgisi var mıydı? Yoksa o dönem adrese teslim diye tartışmalar yaratan ihaleyi adrese teslim kılmanın şifrelerinden biri bu muydu?”   Sayın Şimşek, emekçiyle uğraşmak yerine tencerenin dibini sıyırmakla meşgul olanlarla uğraşmalıdır. Sözlerinin sonunda torba yasa modelini eleştiren Avşar, “Sorunun; bu kanunların torba içinde geliyor olması ve içlerinde gerekli maddelerle birlikte kafalarda soru işareti yaratan maddelerinde bulunuyor olmasıdır” dedi. Avşar, “Sayın Şimşek, ‘ekonomik krizi bitireceğiz diye’ kamu çalışanlarının servisiyle, fotokopi kağıdıyla, emekliyle, asgari ücretliyle uğraşmak yerine; demokrasinin özüyle bağdaşmayan kara deliği büyüttükçe büyüten bu torba kanun tekliflerini, adrese teslim ihaleleri, kamu ihale yasasını, tencerenin dibini sıyırmaya çalışanlarla uğraşması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum.” şeklinde konuştu. 

Dalgın: Sakın bu milleti sahipsiz sanmayın Haber

Dalgın: Sakın bu milleti sahipsiz sanmayın

Sözlerine kripto paranın hızla yaygınlaştığını belirterek başlayan DEVA Partili Dalgın, “Binance firmasının araştırması, ülkemizde beş yetişkinden ikisinin kripto para sahibi olduğunu söylüyor. Chainanalysis firması, ülkemizi işlem hacminde ABD, Hindistan ve İngiltere’nin ardından dördüncü sırada gösteriyor. Kripto varlıkların doğası itibariyle verilere temkinle yaklaşmakta yarar var. Ancak sektörün ülkemizde ciddi bir yaygınlığa ulaştığı aşikâr.” dedi. “Türkiye’nin yarına atılımı için prensibimiz ‘takip değil, teknolojik sıçrama’ olmak zorundadır” Bitcoin’in çıkışının üzerinden 16 yıl geçtiğini hatırlatan Burak Dalgın, “Önümüzdeki kanun önemli bir ilk adım atıyor. Tüketiciyi koruma ve borsaları düzenleme açısından olumlu buluyoruz.  Ancak, bu maalesef çok gecikmiş, yetersiz ve vizyonsuz bir adım. Türkiye bu konularda ağır ağır ilerleyerek, dar bürokratik yaklaşımlara hapsolarak, yabancı ülkeleri takip ederek refah yaratamaz. Türkiye’nin yarına atılımı için prensibimiz ‘takip değil, teknolojik sıçrama’ olmak zorundadır” ifadelerini kullandı.   “Sakın bu milleti sahipsiz sanmayın!” Konuşmasında gündemde olan vergi paketine de değinen Balıkesir Milletvekili Dalgın, hükümete uyarılarda bulundu.  Dalgın, “Sakın karşımıza tahsildar edasıyla, Düyun-u Umumiye komiseri bakışıyla gelmeyin. Sakın karşımıza yine bir tersine Robin Hood paketiyle gelmeyin. Kuryenin ücretinden, garsonun bahşişinden, özel sektör çalışanının maaşından alırız, bütçenin kanını emen parazit şirketlere ödeme yaparız, kodamanların vergi borcunu sileriz diye düşünmeyin. En önemlisi, sakın bu milleti sahipsiz zannetmeyin! Çünkü, sizin New York’u düşündüğünüz kadar biz Balıkesir’i düşünüyoruz. Sizin Londra’yı düşündüğünüz kadar biz Konya’yı düşünüyoruz, sizin Hong Kong’u düşündüğünüz kadar biz Diyarbakır’ı düşünüyoruz.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Ali Babacan: Ekonomi gittikçe daha berbat hale geliyor. Haber

Ali Babacan: Ekonomi gittikçe daha berbat hale geliyor.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Halk TV’de Kürşad Oğuz ve Barış Terkoğlu’nun sorularını yanıtladı. Babacan; Sinan Ateş cinayetine, ‘Siyasette yumuşama’ diye ifade edilen sürece, Devlet Bahçeli’nin son açıklamalarına, ekonomiye ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ortaya çıkardığı problemlere değindi. Ali Babacan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde: “Hiçbir sorununa çözüm üretemedikleri gibi kendi elleriyle yeni sorunlar üretiyorlar” “Şu anda Türkiye’nin bir ayda yaşadığı enflasyon dünyadaki tam 91 ülkenin bir yılda yaşadığı enflasyondan daha yüksek. Üstelik bu enflasyondan en büyük mağduriyeti yaşayanlar emekliler, asgari ücretli çalışanlar, çiftçiler, milyonlar. 2018’den bu yana, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi uygulanmaya başladıktan bu yana ülkenin hangi sorunu çözüldü? Hangi alanda güzel bir sonuç elde edebildiler? Ekonomi gittikçe daha berbat hale geliyor. Hukuk, yargı zaten bahsediyoruz gerçekten son derece sıkıntılı. Sağlıkta aylarca hastanede beklediğiniz kuyruklar oluştu. Eğitimle ilgili sorunları görüyorsunuz, gittikçe büyüyor. Ülkenin hiçbir sorununa çözüm üretemedikleri gibi kendi elleriyle yeni sorunlar üretiyorlar.” “Sayın Bahçeli’nin bir ayağı siyasette, bir ayağı çete-mafyanın içinde” “Ben daha önce de söylemiştim biliyorsunuz. ‘Sayın Bahçeli’nin bir ayağı siyasette, bir ayağı çete-mafyanın içinde’ demiştim. Şimdi böyle bir siyaset olmaz. Yani Sayın Erdoğan’ın böyle ortaklıklarla bu ülkeyi daha güzel yarınlara ulaştırması da mümkün değil. Olmadı da, olmuyor da dikkat edin.” “Bahçeli’nin tutumu, dayatmaları, AK Parti’yi ve Sayın Erdoğan’ı dar bir köşeye yıllarca sıkıştırdı” “Sayın Erdoğan’la Sayın Bahçeli’nin ortaklığı aslında kolay bir ortaklık değil. Yani özellikle Bahçeli’nin tutumu, bazı konulardaki dayatmaları, AK Parti’yi ve Sayın Erdoğan’ı dar bir köşeye yıllarca sıkıştırdı. Bu sıkışmışlıktan ne AK Parti seçmeni memnun oldu ne AK Parti kadrolarının geneli memnun oldu.” “Diyalog kanallarının açık olmasının memleketimizin de hayrına olacağına inanıyoruz” “Biz Türkiye’deki bu siyasetteki yumuşamayı olumlu buluyoruz. Bu yumuşamayı, diyalog kanallarının açık olmasının memleketimizin de hayrına olacağına inanıyoruz. Çok erken yorumlarda bulunmamak lazım, çok erken kanaatlerde olmamak lazım.” “Yıllarca nefret diliyle siyaset yapanların birdenbire normalleşmeden bahsetmesi, halka da izah edilmeli” "Yerel seçimlerden bu yana siyasette bir normalleşme, bir yumuşama rüzgârı var. Bu, bizim desteklediğimiz bir iklimdir. Öncelikle onu söylemek istiyorum. Yani siyasette diyalog önemlidir, konuşuyor olabilmek önemlidir. Fakat yıllarca öfkeden, nefretten beslenen, öfke, nefret diliyle siyaset yapanların birdenbire dönüp normalleşmeden bahsetmesi, yumuşamadan bahsetmesi tabii, bu U dönüşlerinin, bu ani dönüşlerin halka da bir izah edilmesi gerekiyor.” “Bir iletişim sorunu var ki Sayın Bahçeli kamuoyu üzerinden subliminal mesajlarla bir şeyler ifade etmeye çalışıyor” “Sayın Bahçeli’nin ifadeleri çok üstü örtülü ifadeler. Sürekli subliminal mesajlarla bir şeyler söylemeye çalışıyor. Halbuki düzenli görüşmeleri var Sayın Erdoğan'la yani ne söyleyecekse gitsin başa baş görüşmelerinde anlatsın söylesin. Bu, demek ki bir iletişim sorunu var ki kamuoyu üzerinden subliminal mesajlarla bir şeyler ifade etmeye çalışıyor." “Türkiye’de bir sistem sorunu var” “Şunu unutmayalım ki şu anda Türkiye’de bir sistem sorunu var. Şu anda Türkiye’de bu Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi denilen, ama kendi içinde tamamen sistemsizlik olan bir uygulamanın içindeyiz. Ülkede güçlendirilmiş bir parlamenter sistemle ilgili irade ortaya koymadan bu ülkenin sorunlarının kalıcı olarak çözülebileceğine biz kesinlikle inanmıyoruz.” “Birileri Sinan Ateş dosyasının üstünü örtülü tutmaya çalışıyor” "Birileri Sinan Ateş dosyasının üstünü örtülü tutmaya çalışıyor. Bütün işaretler, iktidarın ortaklarının karanlık dünyayla yakın ilişkileri olduğunu gösteriyor. Sayın Bahçeli'nin bir ayağı siyasette, bir ayağı çete-mafyanın içinde." “Ortada bir suç varsa, bu suçun kim tarafından işlendiği, yargı tarafından ortaya çıkarılmak zorunda” "Ankara'nın ortasında vahşice katledilen bir insan, genç bir insan, bir baba, bir eş... 1,5 yıl sonra eşi 'Sayın Erdoğan'la görüşmeden galiba ben bu sorunu çözemeyeceğim' noktasına geliyor. Düşünün yani. Halbuki eğer haklıysa ve ortada bir suç varsa, bu suçun kim tarafından işlendiği, yargı tarafından ortaya çıkarılmak zorunda ve bu işin sorumluları da hak ettikleri cezayla karşılaşmak zorunda." “Yüz binlerce kişi yargıyla ilgili mağduriyetler yaşıyor” "Şu anda Türkiye'de belki yüz binlerce kişi yargıyla ilgili mağduriyetler yaşıyor. Tam 2 milyon kişi hakkında terör örgütü üyeliği iddiasıyla alakalı savcılık süreci başlatılmış durumda, 2 milyon insanla alakalı. Milyonlarca insanla ilgili sorun varken, ‘Listedeki üç-beş kişinin işini çözelim, şu kişinin işini çözelim.’ Bu bir sistem değil.” “Cumhurbaşkanı’ndan bir sinyalle bu ülkede tek tek yargı dosyaları çözülebiliyorsa bu ülke bir hukuk devleti değildir” “Sayın Erdoğan’dan, Cumhurbaşkanı’ndan bir sinyalle bu ülkede tek tek yargı dosyaları çözülebiliyorsa bu ülke bir hukuk devleti değildir. Bu ülkede hukukun üstünlüğünden bahsedilemez. Asıl bir masada oturup birileriyle konuşulması gerekiyorsa, bunların konuşulması lazım." “Ay sonunda Helsinki'de olacağım” "Son haftalarda Atina programım oldu. Tek konuşmacı olduğum, AB ve Türkiye-Yunanistan ilişkilerini konuştuğumuz bir program yaptık. Üst düzey katılım oldu, Yunan basınında geniş yer aldı. Arkasından Çin'e davet edildim. Çin'de de küresel finansal mimarinin tartışıldığı bir konferans vardı. 2018'de G20 için hazırladığımız küresel finansal mimariyle ilgili 100 sayfalık bir rapor var. Bu çerçevede orada bir konuşma yaptım. Arkasından Rusya'ya davet edildim, St. Petersburg Ekonomik Forumu'nda iki ayrı oturumda konuşma yaptım. Ay sonunda Helsinki'de benzer bir toplantıda olacağım. Orada Avrupa ağırlıklı katılımcılar olacak. Dünyanın farklı coğrafyalarından görüşlerimi merak edenler davet ediyorlar, konuşuyoruz." “Buradayız, dimdik ayaktayız ve bu ülke için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” “İstedikleri kadar yok saysınlar. Biz varız, buradayız, dimdik ayaktayız ve bu ülke için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Çünkü partimizi kurarken gördüğümüz sorunların hepsi duruyor, daha da büyüdü ve bu sorunları çözebilecek insan kaynağı yapısını şu anda başka bir yerde görmüyoruz. Dolayısıyla biz, bu ülkenin sorunlarını çözmek için çalışmaya bütün gayretimizle devam edeceğiz. Dikkate alsınlar ya da almasınlar. Biz buradayız ve mücadeleye devam ediyoruz.”

İzmir Milletvekili Ösen’den hububat fiyatlarına tepki Haber

İzmir Milletvekili Ösen’den hububat fiyatlarına tepki

DEVA Partisi İzmir Milletvekili Seda Kaya Ösen, TMO’nun 2024 yılı hububat fiyatlarını eleştirerek fiyat artışının tarım sektörünü ve çiftçiyi mağdur ettiğini belirtti. Hükümete DEVA Partisinin Tarım Eylem Planını hatırlatan Ösen, “Tarımdaki bu geri gidişin önlenmesi için DEVA Partisi olarak, çiftçilerin kullandığı mazotun ÖTV’sinin geri verilmesini, çiftçi borçlarının en az 2 yıl faizsiz ertelenmesini ve çiftçilerin kullandığı gübre maliyetinin yüzde 50’sinin destek olarak geri verilmesini öneriyoruz.” diye konuştu.  “İktidar partisinin milletvekilleri cevaplasın” Ton cinsinden buğday alım fiyatlarının her sene müjde olarak Cumhurbaşkanı tarafından açıklandığını belirten Milletvekili Ösen, “Bu sene bir farklılık yapıldı. Buğday alım fiyatları bir gece vakti sessiz sedasız şekilde kamuoyuna duyuruldu.  Her sene kürsüden yüksek sesle duyurulan fiyatlar ne oldu da Cumhurbaşkanı tarafından açıklanmadı? İktidar partisinin milletvekilleri cevaplasın.   Cumhurbaşkanı çiftçinin karşısına çıkacak cesareti gösteremedi mi? Neden maliyetleri karşılamayan rakamları Cumhurbaşkanı samimiyetle vatandaşlara açıklayamadı? Çiftçinin milletin efendisi olduğu günler çok mu geride kaldı yoksa?  Sizden önce topraktan ekmeğini kazananlar bu memlekette el üstünde tutulur, ektiği ürünün karşılığını bulurdu. Ama şimdi onlar kuru soğana mahrum bırakıldı.” diye konuştu. “Son 10 yılda buğday ekim alanları yüzde 15 azaldı” Milletvekili Ösen, ekonomik kriz ve enflasyonist ortamla birlikte tarımsal ürünlerin maliyetlerinde yaşanan artışların tarımsal üretimi yavaşlattığını belirterek uygulanan politikanın uzun dönemli sonuçlarına dikkat çekti:  “Çiftçinin belini büken meselelere gelelim şimdi. Toprak mahsulleri ofisinin açıkladığı alım fiyatlarına göre ekmeklik buğdayın 1 tonu 9 bin 250 lira, makarnalık buğday 10 bin lira, arpa fiyatı ise 7 bin 250 lira olarak belirlenmiş. Peki geçen sene bu rakamlar neymiş gelin ona bakalım. Geçen yıl 6 Haziran 2023’te Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan rakamlarda ekmeklik buğday 8 bin 250 lira, makarnalık buğday 9 bin, arpa ise 7 bin lira olarak açıklanmıştı.  Oransal olarak baktığımızda 2023 ila 2024 yılları arasında ekmeklik buğdaya yüzde 12, makarnalık buğdaya yüzde 11, arpada yalnızca yüzde 3.5’luk bir artış sağlanmış. Çok değil bundan 1 sene önce çiftçinin en temel giderlerinden olan mazotun fiyatı 20 liraydı. Bugün mazotun fiyatı 40 lira. Mazota yüzde yüz zam gelmiş, siz çiftçiye yüzde 10 zammı çok görüyorsunuz. İthal girdi kalemlerinden olan gübre ve ilaca gelen zamları saymıyorum bile. Ki onlar da dövizde endeksli olduğundan ciddi artışlar yaşadılar. 2023 yılının Haziran ayında dolar kuru 25 lira bandında iken bugün 33 lira sınırında.  Son 10 yılda buğday ekim alanlarının yüzde 15 azalmasının nedenlerini uzakta aramaya gerek yok arkadaşlar.  Buğdayda üretimi değil de ithalatı teşvik edici adımlar atarsanız, geçmiş yıllara oranla nüfusun buğday üretiminde yıllar içerisinde geriye gittiğini, düşük kaldığını görmeye devam edersiniz.” “Siz çiftçinin efendi mi yoksa köle mi olmasını istiyorsunuz?” Milletvekili Ösen, hükümet politikalarının fiyatlandırma stratejisinin tarımsal üretimin yanında diğer sektörleri de etkileyerek ülke ekonomisini sekteye uğratacağını belirtti: “Vasat bile olmayan ekonomi politikalarınızla önce emeklileri sonra işçileri en sonunda çiftçileri açlığa, yoksulluğa ve sefalete ittiniz. Bu fiyatlandırmalarla çay bahçesine, fındık tarlasına, toprağa buğday ekimine çalışacak kaç kişi bulacaksınız?  Süt üreticisi hayvanını kessin, çiftçi ağacına balta vursun, çay üreticisi çayını sokağa döksün… Türkiye Yüzyılının tarım politikası işte bunlardan ibaret… Şimdi gidip tarlasını 40 liralık mazotla süren, binlerce lirayı gübreye ve ilaca veren, her sene mahsulünü yağacak yağışa bağlayan çiftçiye derdinizi anlatın.”

Ekmek 10 lira, ekmeklik buğday fiyatı 9 lira 250 kuruş Haber

Ekmek 10 lira, ekmeklik buğday fiyatı 9 lira 250 kuruş

Avşar, bu fiyatlarla 1 kilogram buğdayın 1 somun ekmek bile etmediğini söyledi ve hükümeti sorumlu davranarak bu yanlıştan dönmeye davet etti.    “Türkiye Ziraat Odaları Birliği, buğdayın üretim maliyetini 10 lira 78 kuruş olarak açıkladı.”    “Ekmeğin 10 lira olduğu bir yerde ekmeklik buğday fiyatının 9 lira 250 kuruş” olarak açıklanmasının akla ziyan olduğunu söyleyen Avşar, “Üstelik Türkiye Ziraat Odaları Birliği, buğdayın üretim maliyetini 10 lira 78 kuruş olarak açıkladı.” dedi. “Eskiden törenle Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamalar şimdi gece yarısı bir twetle yapılıyor.”   Yapılan açıklamanın yapılış şekline ve zamanına dikkat çeken Avşar, “Eskiden törenle, Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamalar şimdi gece yarısı bir twetle yapılıyor. Bu bile durumun vahametini ortaya koyuyor.” diye konuştu.   “TÜİK’in yıllık enflasyon oranı %75 iken buğday alımındaki ’lik artış kabul edilemez.”   TÜİK’in yıllık enflasyon oranı %75 iken buğday alımındaki ’lik artışı kabul etmediklerini söyleyen Avşar, “Bu anlayış çiftçiye resmen ‘ben seni batıracağım, sen de bir daha ekme, tarlayı tapanı bırak.’ demektir.” İfadesini kullandı. “Çifti önümüzdeki sene ekemeyecek, diyoruz Sayın Başkan mektup yazacağım diyor.”   Ziraat Odaları Birliği Başkanı 29 Nisan’da kendi açıkladıkları maliyetin bile altında kalan fiyat sonrası, “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a bu durumu mektupla bildireceğiz.” dediğini hatırlatan Avşar; “Çifti önümüzdeki sene ekemeyecek, yıllık enflasyon %75 iken fiyat artışı tarımın kalbine hançerdir, diyoruz Sayın Başkan mektup yazacağım diyor.”, şeklinde ifadeler kullandı. “Geçti borun pazarı Sayın Başkan, çiftçinin hakkı böyle savunulmaz.”   “Fransa’da çiftçiler örgütlenip traktörleriyle haklarını savunacağı eylemler yaparken, Türkiye’de çiftçi o kadar örgütsüz ve mevcut örgütler o kadar etkisiz ki; çiftçilerin menfaatlerini savunmakla görevli kurumun 20 küsur yıllık başkanı hâlâ mektup yazacak” tepkisini gösteren Avşar “Geçti borun pazarı Sayın Başkan, çiftçinin hakkı böyle savunulmaz.” ifadesi ile sözlerini sürdürdü. “Taban fiyatı desteklerle birlikte 15 liraya çıkarılmalıdır.”   Sözlerinin sonunda fiyat önerisinde bulunan Avşar şöyle devam etti:  “Tekirdağ’da ve tüm Türkiye’de çiftçilerimizin rahat bir nefes alması ve gıda enflasyonun ateşini düşürmesi için ana ham maddelerinden biri olan hububat fiyatının desteklerle birlikte 15 liraya çıkarılması gerekmektedir.” Emekten tasarruf olamayacağını söyleyen Avşar; “Açıklanan fiyat yeniden değerlendirilmeli, çiftçinin endişesi giderilmelidir.”, şeklinde ifadeler kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.