SON DAKİKA
Hava Durumu

#Ekrem Imamoğlu

Ekometre - Ekrem Imamoğlu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ekrem Imamoğlu haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İmamoğlu: Bir milyonun üzerinde farkla birinci durumdayız Haber

İmamoğlu: Bir milyonun üzerinde farkla birinci durumdayız

Seçim sonucuyla ilgili açıklama yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Şu anda bizim sistemimizde teknolojiyle birlikte elde ettiğimiz farklı veri akışlarının bir arada değerlendirilmiş haliyle yüzde 96’nın sonuçları elimizde var. Ve 1 milyonun üzerinde biraz daha farkla birinci durumdayız. Milleti anlamayan kaybeder" dedi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçim sonucuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı; Öncelikle ifade etmek isterim, en son sizlerle paylaştığım süreçten bu yana artık seçimin son anlarına yaklaşmış durumdayız. Şu anda bizim sistemimizde teknolojiyle birlikte elde ettiğimiz farklı veri akışlarının bir arada değerlendirilmiş haliyle yüzde 96’nın sonuçları elimizde var. Ve 1 milyonun üzerinde biraz daha farkla birinci durumdayız. İBB seçimleri bu an itibarıyla artık yeni dönemdeki yetkiyi İstanbul halkı, 16 milyon insanımızla birlikte bize vermiş diyebiliriz.  Elbette resmi açıklamaları YSK rakamlarıyla birlikte mazbata anıdır esas olan ama şu an itibarıyla 1 milyonun üzerinde bir oyla hemen hemen sonuçlar belli olmuştur diyebilirim. Milleti anlamayan kaybeder. 11 İlçe daha kazanıldı Yüzde 52’ye yakın bir oy oranımızla yüzde 39,5 oy oranı, iki rakip arasındaki farkı tariflemekte. Bunun yanı sıra bizi mutlu eden ilçeler noktasında da büyük oranda gerçekleşti. 14 belediyemiz bize daha önceki dönemde de yönettiğimiz 14 belediyemizin tamamı görevimize devam edeceğimiz belediyeler. Bunun yanı sıra 11 belediyede de elde ettiğimiz verilerle, neredeyse sonuçlar belli olmuş belediyeler. Bu ilçeler, Beyoğlu, Bayrampaşa, Beykoz, Çatalca, Silivri, Çekmeköy, Eyüpsultan, Sancaktepe, Tuzla, Üsküdar ve Şile. Şu anda Gaziosmapaşa ve Pendik gibi ilçelerimizde rekabetin devam ettiğini ifade etmek isterim. İlçelerdeki oy sayımı ve sürecin takibinde yoğun emek gösteren arkadaşlarıma çok ama çok teşekkür ediyorum ve süreçler henüz bitmediğini, ilçe belediye meclis üyeliklerinin ve ilçe belediye başkanlıklarının sonuçlanmadığını bu noktada tutanaklara net olarak toparlanıp ıslan imzalı tutanakların, il başkanlığımızın belirlediği şekilde ulaştırılacak ana kadar takibin en sıkı şekilde yapılmasını yol arkadaşlarımıza iletmeyi borç biliyoruz. Seçimi kazanmış bulunuyoruz. Bu başarının elbette paydaşları var. Çok saygıdeğer CHP Genel Başkanımız Özgür Özel, MYK üyelerimize, PM üyelerimize, milletvekillerimize çok çok teşekkür ediyorum. İstanbul’da olağanüstü bir örgütsel mücadeleyi veren il başkanımız nezdinde bütün örgüt üyelerimize, kadın kollarımıza, gençlik kollarımıza, üyelerimize yürekten teşekkür ediyoruz. Bu seçimler önemli tabii, İstanbul ittifakına, İstanbul’un 16 milyon muhafızına şunu söylemek istiyorum… Millet sadece seçimlerde kimin yöneteceğine karar vermez, aynı zamanda seçime giren herkese görevler verir. "Milletin verdiği görevi yok sayanlar..." Seçmen ne mesaj verdi, millet ne görev verdi diye anlamakla yükümlüyüz. Milletin sandıkta verdiği görevleri yok sayanlar, doğru anlamayanlar eninde sonunda milletin gönlündeki yerlerini kaybederler. Onun için milletin sandıkta verdikleri görevleri herkesin doğru anlamakla ilgili yükümlülükleri vardır. Bugün gerçekleşen iradesiyle İstanbullular bana icraatçi, halkçı, insanını ayırmayan, dayanışmacı belediyecilikte tam yol ileri görevini vermiştir. Daha fazla hizmet, daha çok yatırım, milletin parasını millete verme yönünde daha güçlü adımlar atma görevi vermiştir.

İmamoğlu: İBB'nin taşeronu durumuna gelen bakanlık Haber

İmamoğlu: İBB'nin taşeronu durumuna gelen bakanlık

Açtığımız hatlarla, raylı sistemin toplu ulaşım içindeki payı ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 30’dan yüzde 45’e çıktı. Yani yüzde 50 arttı.” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “10 x 10 = 100 Büyük Proje” toplantılarının beşincisini “Ulaşılabilir İstanbul için tam yol ileri” başlığıyla gerçekleştirdi. Şişli’de özel bir otelde düzenlenen sunum; CHP Genel Başkan Yardımcısı Volkan Demir, CHP milletvekilleri Enis Berberoğlu, Yüksel Mansur Kılınç, Fethi Açıkel, Yunus Emre, Engin Altay, CHP Parti Meclisi üyeleri Mahir Yüksel ve Berker Esen’in katılımlarıyla gerçekleştirildi. “Sizleri ‘İstanbul muhafızı’ olarak selamlıyorum” Ulaşımın, İstanbul’un tarihinde her dönem sorun olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, “Dönem dönem öyle önemli kişilikler, öyle önemli ağızlar şu dili kullanmıştır: ‘İstanbul'a pasaport koymak lazım. Artık bu şehir kaldırmıyor’ derken aynı kişilikler, şimdi şehre 3-3,5 buçuk milyon daha insan yükü getirecek Kanal İstanbul diye, İstanbul açısından trajedi haline gelen bir projeyi dayatma çabası içerisinde. Böyle bir dünyayla karşı karşıyayız. Ama şükürler olsun, 2019’dan bu yana, iddiayla ifade ediyorum; aklı, bilimi, tekniği, sektör deneyimlerinin, aynı zamanda kurumsal deneyimleri, aynı zamanda sektör bileşenlerinin, minibüsçüsü, otobüsçüsü, taksicisi hiç kimseyi, hiçbir sınıflandırma yapmadan masaya davet edip, masada birlikte tartışıp, çözüm arayan ve o iş birliği içerisinde, sadece en üst seviyede moderatörlük görevini yürüten bir belediye başkanı, bir belediyecilik ve bir belediye yönetimi mevcut. Bu aynı zamanda bu dönemin ‘İstanbul’un muhafızı’ kimliği üzerinden de şehrin görebileceği zararlara karşı son derece üstün, son derece kararlı bir savunma mekanizmasının da sahibidir. Ben sizi bugün, İBB Başkanı ama aynı zamanda CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ama aynı zamanda güçlü İstanbul İttifakı'nın verdiği görevle, ‘İstanbul muhafızı’ olarak selamlıyorum” dedi. “Uzun yıllar, liyakatsiz ellerle yapılan birçok müdahale faydadan çok zarar verdi” İstanbul’un dünyanın aynı anda en çok metro yapan kenti olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, ulaşım hizmetlerinin, uzmanlık ve liyakatin en üst düzeyde tutulması gereken konuların başında geldiğinin altını çizdi. “Uzun yıllar liyakatsiz ellerle yapılan birçok müdahale faydadan çok zarar verdi” diyen İmamoğlu, “Doğru ve sürdürülebilir ulaşım politikalarıyla, İstanbul ulaşımında çığır açtığımız bir dönemi geride bırakıyoruz. Yaptığımız ve yapacağımız yatırımların kıymeti, önümüzdeki yıllarda çok daha iyi anlaşılacaktır” şeklinde konuştu. “Nasıl bir ulaşım aldık, kimlerle ve nelerle mücadele etmek zorunda kalıyoruz, kısaca hatırlatmak istiyorum” diyen İmamoğlu, şunları söyledi: “Günü kurtarmaya yönelik uygulamalar" “Kentimize ait pek çok meselede olduğu gibi, sürdürülebilir uygulamalardan uzak, sadece günü kurtarmaya yönelik uygulamalarla keşmekeş olmuş bir İstanbul ulaşımı teslim aldık. Toplu ulaşımın bir kamu hizmeti olduğunu unutmuşlardı. İETT ve Şehir Hatları gibi köklü kurumları gözden çıkarmışlardı. Yayayı, yaşlıyı, küçük çocuklu anneyi, engelli vatandaşlarımızı gözetmemiş, ulaşım esnafımızı yalnızlığa terk etmiş bir anlayıştan devraldık İstanbul’u. İstanbul’un trafiği, bizim dönemimize kadar hep geriye gitmişti. 2019 yılında uluslararası endekslere göre İstanbul, Avrupa'nın trafiği en yoğun kentiydi. Aynı endekse 2023 yılında baktığımızda ise, İstanbul’un trafik yoğunluğunda 34. sıraya kadar gerilediğini görüyoruz. Yakın dönemde açılacak metro hatlarımızla ve güçlendirilmiş toplu taşımamızla trafik yoğunluğu sıralamalarında inşallah daha da geriye, sürdürülebilir kentler sıralamalarında ise en yukarıya doğru çıkışımızı hızla devam ettireceğiz. Bu süreçte kararlıyız.” “‘Açtık’ diye reklamını yaptıkları hatların birçoğunun, yarısı bile tamamlanmamıştı” “Göreve geldiğimizde, ‘bitiriyoruz’ dedikleri metroların inşaatları yüzde 1 ile 4’ler seviyesindeydi. Hatta bazılarının güncel projesi, kurulu bir şantiyesi bile yoktu; sadece kağıt üstünde bir ihaleden ibaretti. ‘Açtık’ diye reklamını yaptıkları hatların birçoğunun, yarısı bile tamamlanmamıştı” bilgilerini paylaşan İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “2019 seçimlerinden önce, daha sonra zeminle ilgili bir çalışma yapılmadığı için, raylar için dökülen betonların bile yamulduğu ve kaldırmak zorunda kalıp, yeniden kazıklı bir sistem kurarak, 60-70 metreye yakın kazıkları, 3 kilometre boyunca çakarak hazırladığımız Eminönü- Alibeyköy hattında, dünyada rastlamayacağınız, Hollywood filmi tarzında bir tasarımla, deneme sürüşü yapmaya bile kalktılar. Bir mobil trafo getirdiler, mobil jeneratör getirdiler. 100-150 metre sözüm ona bir ray döşediler. Üstüne de zorla, o hatta kullanılmayacak, o hat için yapılmış değil, başka bir hat için yapılmış olan, firmayı da zorlayarak, yerli firmadan bir tramvay trenini getirip, onun üstünde, o dönemin adayıyla 50-100 metre yürütüp, ‘deneme sürüşü yaptık’ dediler. Yani bugün, ulaşım üzerinden, açık söyleyeyim, hakkımızda kumpas kurmaya çalışan, otobüsü yanıyor gibi gösteren, yol kenarında film çeken bugünün prodüksiyonlarını, o günün prodüksiyonlarına göre sınıfta kalmış kabul ediyorum. Onu söyleyeyim. O gün daha güçlü prodüksiyonlar kurgulamışlardır.” “Yarım bırakılan bu projelerin tünelleri, çökme riskiyle karşı karşıyaydı” “Göreve geldiğimizde, 140 kilometrelik 12 metro ihalesinin bir kısmında, 2 yılı aşkın bir süredir hiç yapıma başlanmamış, bir kısmında da inşaatlar durmuştu” diyen İmamoğlu, “Bu projelerin hiçbirinin finansal planlaması olmadığı gibi, İBB’nin yüklenicilere yaklaşık 70 milyon Euro’nun üzerinde borcu vardı. Daha da önemlisi, yarım bırakılan bu projelerin tünelleri, çökme riskiyle karşı karşıyaydı, açılan birçok tünelin betonarmesi bile yapılmamıştı. Bu durumda olan 40’a yakın nokta belirledik. Bunlara acil müdahale gerekiyordu. Düşünebiliyor musunuz; deprem tehdidi altında yaşayan, üzerinde eski yapıların olduğu bir kentin altına, pimi çekilmiş bombayı koymuş, adeta kaderine bırakmışlar. Çok şükür, bu büyük ihmalkarlığın bedelini vatandaşlarımıza ödetmedik. 3 ay göreve gelmemizi engellemelerine rağmen, hızlıca müdahale ederek, çökme risklerini ortadan kaldırdık” şeklinde konuştu. “İlk işimiz, duran metro inşaatlarını başlatmak oldu” “Biz her işimizi planlı yaparız, şeffaf yaparız, katılımcı yaparız” diyen İmamoğlu, görev süreleri boyunca ulaşımla ilgili yaptıkları hizmetleri şöyle sıraladı: “Bizde, ‘ben yaptım oldu’ yok. Bilim var, liyakat var, uzmanlık var, demokrasi var. İstanbul için, Türkiye’nin ilk ‘Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planı’nı, ilk ‘Yaya Master Planı’nı, ‘Otopark Master Planı’nı katılımcı bir yaklaşımla tamamladık. Toplu taşıma ve yaya öncelikli, alternatif ulaşım modlarında hizmet veren çevreci, sürdürülebilir bir İstanbul ulaşımına her geçen gün biraz daha yaklaşıyoruz. İBB başkanlarının en zorlu sınavı, metro sınavıdır. Metro sınavından geçemeyen belediye başkanı, diğer bütün derslerden geçse bile, sınıfta kalır. Çünkü metro, raylı sistemler, İstanbul’un ulaşım sorunlarının en temel, en acil çözümüdür. Eğer yeterince verimli ve hızlı bir biçimde metro yapamıyorsanız, İstanbul’u yönetirken çok büyük bir yanlış yapıyorsunuz demektir. İşte bu nedenle, göreve geldiğimizde ilk işimiz, duran metro inşaatlarını başlatmak oldu.” “Bu, 5 yıllık süreçte ekrem imamoğlu’nun metro karnesidir” “2019 yılı Haziran ayında 233 kilometre olan raylı sistem hattını; İBB Meclisi’nde ve bakanlıkta birkaç ayda sonuçlanacak izin süreçlerinin, ortalama 1 yıl ve daha uzun süreler bekletilmesine, pandemi sürecine ve ağır ekonomik koşullara rağmen, bugüne kadar açtığımız hatlar ile birlikte 367 kilometreye çıkardık. 5 yıldan kısa bir sürede, 65 kilometre raylı sistem hattı ve tüm İstanbulluların erişebileceği tam 62 istasyonla, tarihi bir rekora imza atmış olacağız ki, bu da yıllık ortalama 13,7 kilometre ediyor. Bu, 5 yıllık süreçte Ekrem İmamoğlu’nun metro karnesidir. Bu da yerel yönetim tarihinde bir rekordur. Son 25 yıla bakın, hangi belediye başkanları yıllık ortalama ne yapmış diye; herkesin karnesini orada görebilirsiniz. O karneye göre milletimiz notunu vermekte serbesttir. Bu rekorumuzun 6. hattı olan Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli metro hattının 1. etabını 16 Mart Cumartesi günü Sancaktepe’de hizmete açıyoruz. Açılışımıza tüm halkımızı bekliyoruz.” “En az oy aldığımız yerlere hizmet yapıyoruz” “Birkaç spot vereyim. Bir; ‘bize oy verin, hizmet getirelim’in tam tersi bir durum. İstanbul'da en az oy aldığımız Sultanbeyli'ye uzanan metro hattını yapıyoruz. En az oy aldığımız, siyasi olarak… İki; yüzde 4 seviyesinde, ki bunun anlamı sadece şantiye kurulmuş bir noktada, gelir gelmez ilk kaynak bulup start verdiğimiz metroların başındadır. Üç; bir başka husus, pandemiye rağmen, Türkiye'nin en zor ekonomik koşullarına rağmen, Türkiye'nin borçlanmada en sıkışık dönemine rağmen, izinlerimizin ortalama mecliste veya hükümetin masalarında bir 1-1,5 yıl bekletilmesine rağmen, kimi zaman öz sermayeden, kimi zaman kaynak bularak, zorlayarak, süreci yöneterek başardığımız işlerden biridir. Onun için çok gurur duyuyorum. Bütün bu işe emek veren yüklenici firmasından, diğer çalışanlarına, bizim çalışanlarımızdan, yer altındaki emekçilere, yürekten teşekkür ediyorum. Hem Çekmeköy'e hem Sancaktepe'ye hem de inşallah önümüzdeki yıl bir yıl geçmeden Sultanbeyli'ye ulaşacak olan ucuyla beraber Sultanbeyli'ye hayırlı uğurlu olsun.” “Bu da bakanlığa kapak olsun” “Bu anlamda, İBB başkanlığı görevini yapanlar arasında, yıllık ortalamada ve toplamda, en uzun hat yapan başkan olmanın mutluluğu ve gururunu tarif etmem mümkün değil. Aynı anda 10 metro inşaatı yürütmenin yanı sıra, bakanlıkça yapılan, ancak bütçeleri maliye payımızdan kesilen 2 metroyu da düşündüğümüzde, aslında toplam 12 metro hattının inşaatını gerçekleştirmiş olduk. 16 milyon İstanbullunun parasıyla metro ihalesi yapıp, kendi tabelalarını asanlara sakın itimat etmeyiniz. Bakın; Sabiha Gökçen Havalimanı'na olan hattın, bakanlık tarafından işin yüklenicisine 7 yılda ödenen tüm maliyeti, İBB'nin Hazine’den payından ne kadar zamanda kestiler biliyor musunuz? 5 milyarın üzerinde rakamı 10 ayda bizim paramızdan kesip, bakanlığa aktardılar. Bunu kendine marifet gören, küçük hesaplar peşinde koşan bir hükümetle karşı karşıyayız. Bizden önce, bu tür bakanlığın yapıp İBB'ye devrettiği hatların parasının kesilmesi 16-17 yıl. Bizde ise 10 ay. Sonuç olarak açtığımız hatlarla, raylı sistemin toplu ulaşım içindeki payını, böyle de hesaplamak lazım. Yani biz aslında 10 metroyla diyoruz ama, bakanlıkça yapılan iki metronun da parasını böyle çatır çatır, 10 ayda aldıkları için, ‘12’sini de yaptık’ demek de hakkımız aslında. Bir nevi parayı peşin almayı kendine marifet sayan, İBB'nin taşeronu durumuna gelen bakanlık. Buradan onun altını çizeyim. Bu da bakanlığa kapak olsun. Sonuç olarak açtığımız hatlarla, raylı sistemin toplu ulaşım içindeki payı ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 30’dan yüzde 45’e çıktı. Yani yüzde 50 arttı.” “Otobüs kumpası” tepkisi: “bunlar, film çevirme işini iyi biliyorlar” “Özel halk otobüslerini İETT çatısı altında birleştirerek, birbiriyle yarışan dağınık ve düzensiz otobüs taşımacılığını disiplin altına aldık. Otobüslerle ilgili çevrilen filmleri de biliyorsunuz. Valilik izinli bir film. Öyle bir izin ki, tüm İstanbul’da geçerli. Ajansın parasını, iznini veren belli. Bakın tek bir ses yok. Bunlar, film çevirme işini iyi biliyorlar. Geçmişte de İBB bütçesinden birtakım dizileri fonladıkları için, prodüksiyon ekipleri donanımlı. Hiç merak etmeyin, 31 Mart’tan sonra bildikleri işi yapmaya devam edecekler. Adalar’da yaşanan fayton sorununu, bölgenin doğal yapısına uygun 170 adet elektrikli araçla çözüme kavuşturduk. 252 yeni metrobüs, 150 otobüs ile filomuzu yenilemeye başladık. Halkımıza daha iyi hizmet etmek için gösterdiğimiz bu çabalara engel olmak isteyenler oldu. Parasını bulduğumuz raylı sistem hatlarını, yine parasını bulduğumuz otobüs alımlarını engelleyerek, İstanbul halkını cezalandırmaya çalıştılar. Ne bizi vazgeçirebilirler ne de halkımızı korkutarak bir yere varabilirler. 1 Nisan sabahı bu konuda gerekli cevabı halkımızdan alacaklarına dair en ufak bir şüphemiz yok.” “Boğaza yakışmayan vapurların alımını durdurduk” “En önem verdiğimiz konulardan biri deniz ulaşımıydı. Liyakatli yöneticilerimiz ve kadrolarımızla, İstanbul’un gözden çıkarılan en köklü kurumlarından Şehir Hatları Haliç Tersanesi ile en önemli simgelerinden vapurlarımıza yeniden hayat verdik. Paşabahçe ve Kızıltoprak vapurlarımızı restore ettik. İsmail Hakkı Durusu tamamlanmak üzere. Boğaza yakışmayan, vatandaşlarımızın şikayetçi olduğu, iyi tasarlanmamış vapurların alımını ise durdurduk. İlave 7 iskele, 10 yeni hat ve günlük 700’den 891’e çıkardığımız sefer sayılarımız ve gece seferlerimiz ile kapasitemizi yukarılara taşıdık. Hat sayısını yüzde 51, sefer sayısını yüzde 27 artırmış olduk. Ayrıca 5’i hibrit, 50 deniz taksimizi de Haliç Tersanemizde ürettik ve vatandaşlarımızın hizmetine sunduk.” “168 Kavşak, 232 cadde düzenlemesine, 52 sokak yayalaştırmasına imza attık” “Farklı ulaşım entegrasyonunu sağladığımız Eminönü, Beşiktaş, Maltepe Meydanı gibi, Kabataş Transfer Merkezi gibi önemli noktalarda yaptığımız düzenlemelerle hem ulaşım türleri arası entegrasyonu arttırdık hem de nitelikli kamusal alanları İstanbul’a kazandırdık. Ayrıca 168 kavşak düzenlemesi, 232 cadde düzenlemesine, 52 sokak yayalaştırmasına imza attık. Tarihi Yarımada’da, yaptığımız meydanlar, yayalaştırma projeleriyle vatandaşlarımızın, esnafımızın ve ziyaretçilerimizin yüzü güldü. Ordu Caddesi’ni, Beyazıt Meydanı’nı yürüyerek, tarihi mirasın tadını doya doya çıkarmanızı mutlaka tavsiye ediyorum. Tarihi Yarımada’yı, bu eşsiz mirasımızı, 2030 yılına kadar tamamen karbon sıfır noktasına getireceğiz. 94.332 araçlık otopark kapasitesini, yeni açtığımız otoparklarla birlikte yüzde 32 oranında artırarak, 123.406’ya çıkardık. Ayrıca raylı sistem hatlarımız ve toplu taşımayla entegre ‘Park Et & Devam Et’ otopark alanlarımızın ilkini, pilot olarak Yenikapı otopark alanında hayata geçirdik. İstanbul’da taksi sorununu, yetersizlikleri herkes biliyor. Mesele sadece sayının artması da değil. Sektörü düzenleyecek, denetimi sağlayacak, kaliteyi, konforu artıracak bir model önerdik ve bu öneriyi tam defalarca UKOME’den geçirmediler. UKOME’nin yapısını, hizmetlerimizi engellemek için, değiştirdiler.” “Kötülükçü akıllara dayanıklıyız Allah'a şükür” “Yani bizim aklımıza hiç gelmezdi. Adamlar öyle işler tasarlamışlar ki seçimden önce. Yani biz seçimden çıktık, daha kendimize gelmeden, yapısı değişirtiker. Kendimize gelmeden. Yani ‘Seçimi kazanırsak nasıl yaparız? Seçimi kaybedersek nasıl yaparız?’ Bu şeye benziyor: 23 Haziran seçiminden tam 10 gün önce, o ayın sonunda, 30 Haziran'da kasamıza yatması gereken Hazine payı ve bir kısım kamulaştırma parasının, tam 1 milyar 600 milyon lirayı, o günün parası, 13 ya da 14 Haziran'da yatırıp, 23 Haziran'dan önce seçimi kaybedeceğini anlayan akıl, bu akıl. Şimdi onun için bu seçimi kaybedeceğini anlayınca, aynı o günün senaryoları gibi, Ramazan'ın ilk gününde seçimi iptal etmeleri gibi, bu Ramazan’ın da ilk gününde, kumpaslarına ve iftiralarına başladılar. Aynı senaryo işliyor. Ama karşılarında o günden çok daha dayanıklı bir İstanbullu, bir İstanbul ekibi ve bir Belediye Başkanı var, belediye başkan adayı var. Öyle hiçbir iş, bizim karşımızda bu başarıyı elde edemez. Kötülükçü akıllara dayanıklıyız Allah'a şükür.” “Unuttukları her şeyi biz ayağa kaldırdık” “Buna rağmen, yıllar sonra İstanbul’a yeni 2918 taksi kazandırdık. ‘Ulaşım Akademisi’ni kurarak, 70 bine yakın toplu ulaşım şoförümüze eğitim verdik. Bu anlayışa 23 Haziran’da en iyi cevabı, halkımız verdi. Ama bunlar, o cevabı da anlamadı, fark 800 bine çıktı. Bu anlayışı, ‘oy vermeyene tabii ki metro yapmayacağız’ diyerek metro inşaatlarını durdurdukları zamanlardan tanıyoruz. Çözümün parçası olamayan bu anlayış, yaşadığımız sorunların kaynağı haline gelmiştir. Ekonomide de bu böyledir, kentlerimiz için de köylerimiz için de. Seçimden önce ‘liyakat’ dediler, ‘mülakatı kaldıracağız’ dediler, bir gün sonra unuttular. Daha neleri unutmadılar ki? İstanbul Otogarı’nı da unutmuşlardı; biz ayağa kaldırdık. Kadınları unutmuşlardı; Anne-Kart uygulamasıyla ihtiyacı doğru tespit ettik ve en doğru şekilde çözüm ürettik. Öğrencilerimizi unutmuşlardı; üniversite sınavını ilk yıl kazanamayan evlatlarımız, bir sene daha sınavlara hazırlanabilsin diye, liseden sonra bir yıl daha indirimli kart kullanma hakkı tanıdık. Ulaşım konusunda her kesimden vatandaşımızın ihtiyacına cevap verdik. Dini bayramlarımızın yanı sıra, milli bayramlarımızda da ulaşımı ücretsiz yaptık. Pandemi döneminde sağlık çalışanlarımızı ücretsiz taşıdık ve ücretsiz otopark hizmeti almalarını sağladık.” Yeni dönemde yapılacakları sıraladı 1. HIZRAY VE YENİ METRO HATLARI “İstanbul yeni dönemde açtığımız ve önümüzdeki dönemde tamamlayacağımız metrolarla, karayolları ağırlıklı bir sistemden, raylı sistemler ağırlıklı sürdürülebilir bir ulaşım sistemine geçiş yapmış olacak. Dünyada örneği sayılı, Türkiye’de ise ilk olacak HIZRAY ekspres metro sistemini İstanbul için tasarladık. Saatte 140 kilometre hız yapacak, 75 kilometre uzunluğunda, tamamı yeraltında olmak üzere, her istasyonunda en az bir raylı sistem hattı ile entegre 13 istasyonu ile HIZRAY, 12 ilçeden geçecek ve İstanbul'u bir ucundan diğer ucuna birleştirecek, günde 1,5 milyon yolcu taşıyacak. HIZRAY ile Beylikdüzü-Sabiha Gökçen Havalimanı arasını, yaklaşık 55 dakikadan daha kısa bir sürede aşmak mümkün olacak. Bir mega projeden daha ötesi, mevcut ve devam eden metro hatlarını birbirine bağlayan HIZRAY, İstanbul’un 3 havalimanını birbirine bağlayan ve hızlandıran bir sistemin omurgası haline gelecek. HIZRAY’ın tasarımları ve fizibilitesi tamamlandı, bakanlığa başvurusu yapıldı. Dolayısıyla gerekli onaylar alındığı zaman, başlamasına engel, hiçbir teknik ve finansal durum yok. Hem ulusal hem uluslararası düzeyde, çok ciddi ilgi gören bir projedir.” Cumhurbaşkanı’na “imza” tepkisi “Çok mutluyum. Çünkü biz, tarihimizin en çok ve en hızlı metro yapan ekibi olduk. Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli metro hattından sonra, Ataköy-İkitelli metro hattımızı da 18 Mart Pazartesi günü İstanbulluların hizmetine sunuyoruz. 6 metro hattımızda ise inşaatlarımız hızla devam ediyor. Samandıra-Sultanbeyli, Ümraniye-Ataşehir-Göztepe, Kaynarca-Pendik-Tuzla, Mahmutbey-Bahçeşehir-Esenyurt, Yıldız-Kabataş ve Kirazlı-Halkalı hatlarımızı hızla tamamlayıp, hizmete açacağız. Bunlarla da kalmayacağız. Projesini, finansını hazırladığımız metro hatlarına, önümüzdeki dönem hızla başlayacağız. İşte o hatlar: Yaklaşık 19 kilometre ve 10 istasyondan oluşan, benim de oturduğum yer olan Sefaköy-Beylikdüzü-TÜYAP metro hattı. Ve o tek bir imzayı, 31 Mart'taki atacağımız farka göre hızını göreceğiz. Bir haftada mı imzalanacak? 15 günde mi, 1 ayda mı, 40günde mi? Atacağımız farka göre, imzanın atılacağı gün geri çekilecek. Bundan eminim ben. 2022 Temmuz ayından beri,3 milyon insana hizmeti engelliyor. Biliyorsunuz; 2022 yılının Temmuz ayından bu yana, hattın Cumhurbaşkanlığı Kamu Yatırım Programı’na alınması için 4 defa başvurmamıza rağmen, gerekli imza atılmadı. Tek bir imza! İlk etapta Sefaköy’e kadar olan kısmını açacağımız hattımızın İncirli’ye kadar uzatılmasıyla, metro erişimi olmayan batı bölgesindeki 4 milyonu aşan İstanbulluyu, 2000’li yılların başından beri bekledikleri metrolarına kavuşturmuş olacağız.” “Hiçbir işimizin önünde duramayacaklar” “Yenidoğan-Sancaktepe-Finans Merkezi-Söğütlüçeşme metro Hattımızın ilk etabı, Yenidoğan- Emek hattının temelini geçtiğimiz günlerde attık. Eminönü-Alibeyköy tramvayının Eyüpsultan Feshane’den Bayrampaşa Meydanı’na kadar uzatması olarak planlanan Eyüpsultan-Bayrampaşa tramvayımız da tüm tasarımları ve fizibilite raporları onaylanmış olmasına ve finansal kredisi bulunmasına rağmen, 2023 ve 2024 yılı yatırım programına alınmadı. Ama biz, onların keyfini bekleyecek değiliz. Burayı öz kaynaklarımızla yapabileceğimizi planladık ve hızlıca buranın inşaatına başladık. Şu anda, daha birkaç gün önce mukavelesini imzaladık ve yola çıkıyoruz. Tabii bir bu iş yaptırmama zihniyetini, 5 yıl boyunca her seferinde mağlup ettik, bundan sonra da mağlup etmeye devam edeceğiz. Halbuki bizim isteğimiz, galibiyet- mağlubiyet değil. Omuz omuza yapalım. Birlikte açılış yapalım. Biz bakanlığın yaptığı açılışa gidelim. Onlar bizim yaptığımız açılışa gelsin. Allah aşkına Büyükşehir Belediyesi de milletin bakanlık da milletin. Yani kimin malını kiminden kaçırıyorsun? Kimin parasını kimden esirgiyorsun? ‘Allah'tan korkun’ diyorum. Ramazan gününde dua ediyorum. Allah sizi ıslah etsin. Göreceksiniz, hiçbir işimizin önünde duramayacaklar. “750 Kilometreye ulaşarak, istanbul’u hak ettiği raylı sistem ağına kavuşturacağız” “Yine Esenyurt için planladığımız Esenyurt-Saadetdere metro hattımız, Mahmutbey-Bahçeşehir-Esenyurt ile Sefaköy-Beylikdüzü-TÜYAP metrosu arasındaki bağlantıyı kuracağız. Anadolu yakasında ilk tramvay projesi, Anadolu TRAM ile Üsküdar-Kadıköy-Maltepe olarak üç ilçemizin meydanlarını buluşturacak. Esenler Cadde tramvayımız ve Üsküdar Harem Nostaljik tramvayı ile toplam 8 hattımız da imalat için hazır durumda. Ayrıca 8 hattımız da tasarım aşamasında; Sultanbeyli-Kurtköy metro hattı, Altunizade– Çengelköy–Kavacık (Beykoz) raylı sistem hattı, Yıldız–Ortaköy füniküler hattı, İTÜ Maslak–Kağıthane metro hattı, Hacıosman–Çayırbaşı–Sarıyer metro hattı, Kartal Sahil–Uğur Mumcu raylı sistem hattı, Taksim–Okmeydanı metro hattı, Ambarlı–Beylikdüzü–Esenyurt–Hadımköy raylı sistem hattı kesimini tamamladığımızda, İstanbul raylı sistemlerinde tarihinde eşi görülmemiş bir atılımı yapmış olacağız. 2029 sonunda 650 kilometreleri bulacak raylı sistemimiz, 2029’dan sonraki ilk dönemde 750 kilometreye ulaşarak, İstanbul’u hak ettiği raylı sistem ağına kavuşturacak. Ayrıca 1000’e yakın araç alımı yaparak raylı sistem hatlarımızda konforlu bir yolculuk sağlayacağız.” 2. İstanbul’a 7 yeni kent merkezi “HIZRAY, İstanbul’u ve birçok raylı sistem hattı ile bağlayarak, hızlandıran bir sistem olmasının yanı sıra, İstanbul’un kuzey ormanlarının daha da betonlaşmasının önüne geçecek. Kentin kuzeye büyüme baskısını kontrol altına alacak. Kentteki dengesiz büyümeyi orta ve uzun vadede daha dengeli hale getirecek. Bu kapsamda; HIZRAY ve diğer metro hatlarımızın kesiştiği bir toplu taşıma odak noktası niteliğindeki 7 noktada, İstanbul’a yeni 7 kent merkezi kazandıracağız. 7 yeni kent merkezimiz doğudan başlayarak batıya doğru Kurtköy, Sancaktepe, Erenköy, Ümraniye, Kağıthane, Bağcılar-Kirazlı ve Esenyurt-Beylikdüzü bölgelerinde olacak. 7 yeni kent merkezimizde aynı zamanda konut, ofis, ticaret gibi karma kullanımların yanı sıra, kentimizin ve vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu kültür-sanat, spor alanları ile meydanlar ve yeşil alanlar yer alacak. Bu merkezler ile İstanbul, tek merkezli yapıdan çok merkezli bir kentsel yapıya ulaşacak. Kent merkezlerinin yeniden organizasyonuyla, tek merkeze ve tek merkezden çepere doğru oluşan yoğunluk dağıtılmış, trafik yükü azalmış olacak.” 3. Yeni nesil yaya ve bisiklet ulaşımı “D-100 güzergahı boyunca uzanan metrobüs hattımızın; Zincirlikuyu, Altunizade, Uzunçayır gibi metro istasyonlarıyla kesiştikleri yoğun noktalarda, yeni nesil yaya erişimi projemiz BULUT'u hayata geçireceğiz. Yaya öncelikli, engelli erişimine uygun bu projelerimizle artık toplu taşımaya erişim daha konforlu olacak. Yine bu hat üzerinde Yenibosna ve Merter gibi yoğun duraklarımızda transfer merkezi projelerimizi hayata geçireceğiz. Kurbağalıdere yaşam vadimizi takip ederek, Dudullu’ya kadar yaklaşık 15 kilometre mesafede kent içi ulaşıma yönelik ‘Bisiklet Otobanı’ projemizi hayata geçireceğiz. Bisiklet kullanımını teşvik edeceğimiz bu projenin giriş-çıkış noktalarında, kapalı ve açık bisiklet otoparkları ve bisiklet kiralama imkanları sunacağız. Metrobüs hattımızı Büyükçekmece-Mimar Sinan’a kadar uzatacağız. Hattın Silivri’yle bağlantısını, İETT’nin uygun büyüklükte ve sefer sıklığı yüksek araçlarıyla entegre bir şekilde sağlayacağız. Ancak metrobüse yapacağımız en büyük iyilik, kuşkusuz İncirli-Sefaköy-Beylikdüzü-TÜYAP metro hattı ile ekpsres metro HIZRAY’ın hayata geçmesiyle, metrobüs üzerindeki yoğunluğu düşürmek ve yolculuğu daha konforlu hale getirmek olacak.” 4. Karayolu ulaşımında yeni ekspres hatlar ve kavşak düzenlemeleri “Biliyorsunuz; Mahmutbey kavşağının yeniden düzenlenmesine yönelik bir projemiz vardı, Karayolları’nın yetkisinde kalıyor. Yine de ‘biz yapalım’ dedik, bakanlık, kendi yetkisinde olduğunu söyleyerek yapmadı. Seçim dönemi geldi, şimdi iktidarın adayı, bizim projemizi anlatıyor. Biz mutlu oluyoruz, ama burayı yapmaları için seçimi hiç beklemesinler, Ulaştırma Bakanlığı bir an evvel projeyi hayata geçirebilir. Yetki onlarda. Yine biliyorsunuz; ‘Kanal İstanbul’a temel atıyoruz’ diye başladıkları bir bağlantı yolu köprüsü vardı. Tamamen algı oluşturmaya yönelik o yol ne oldu biliyor musunuz? Unutuldu. Dünyanın da kredisi kullanıldı orası için. Biz, vatandaşa hizmet etmek için başkalarının keyfini bekleyecek değiliz. Başakşehir’in kuzeyine doğru, TEM otoyoluna paralel bir hat oluşturarak, Mahmutbey yoğunluğunu baypas etmiş olacağız. Bir başka yoğun bölgemizi rahatlatmak üzere, Dolmabahçe Levazım ve Baltalimanı Tüneli ile ikinci köprüye bağlayacak biçimde yeniden projelendirdik. Böylece Beşiktaş-Ortaköy trafiğine de rahat bir nefes aldırmış olacağız.” 5. Yeni nesil deniz ulaşımı “Raylı sistemler yatırımlarımız ve karayolu çözümlerimizle birlikte, deniz ulaşımında gerçekleştirdiğimiz atılımlara, bu dönemde devam edeceğiz. Tuzla, Pendik’ten ve yaz dönemlerinde, Avcılar’dan Adalar’a, yeni vapur seferleri koyacağız. Haliç boyunca, tramvay duraklarımızla entegre bir mekik hattımız ve kültür, sanat mekanlarını birbirine bağlayacağımız ‘HOP ON HOP OFF’ hattımız olacak. Ayrıca; gelecekte açılacak raylı sistemler ile entegre olacak şekilde, Ortaköy-Beylerbeyi-Çengelköy arasında ring hattı düzenleyeceğiz. Zeytinburnu-Maltepe ve Yenikapı-Harem arasında, daha hızlı olan ‘ferry-cat’ tekneler ile özellikle trafiğin yoğun olduğu saatlerde, çay içerek yolculuğun keyfini çıkaracaksınız. Deniz taksilerimizin yanına, deniz dolmuşlarımızı da ekliyoruz. Haliç Tersanemizde inşa etmeye başladığımız, 28 kişi kapasiteli 7 deniz dolmuşumuzla hızlı, uygun fiyatlı ve konforlu bir ulaşım imkanı sağlayacağız.” 6. Ulaşım sektöründe tam entegrasyon: “İstanbul’da taşınan her yolcudan biz sorumluyuz. Esnafımızın sorunlarını çözerek, sistemin eksiklerini kapatacağız. Yeni servis aracı plakası tahsis etmeyeceğiz. Çünkü toplu taşımayı arttırıyoruz, birilerine karşı iş yapmıyoruz. Arnavutköy ilçemizden başladık, yakında minibüs hatlarımızın tamamını toplu ulaşım sistemimize entegre edeceğiz. Vatandaşlarımız, İstanbulkart ile minibüse binerek tüm indirimlerden ve aktarma imkanından faydalanabilecek. İstanbul’a yakışan taksi sistemini, önümüzdeki dönem mutlaka uygulayacağız. Önümüzde kimse duramaz. Zaten perperişan. Milletin huzuruna çıkacak halleri de kalmadı. Yolcu memnuniyeti ve taksiye erişilebilirlik artacak. Esnaf ve şoförlerin gelir kaygısı ortadan kalkacak. Gayri yasal kiralama hizmetleri kayıt altına alınacak ve şoförlerin özlük hakları güvence altına alınacak. 7. Ulaşım indirimleri “Ülkemizdeki ekonomik koşullar, maalesef büyük kentlerde yaşamı giderek zorlaştıran bir hal aldı. Gençlerimizin iş bulma umudu azalıyor. Biz, bu dönem Bölgesel İstihdam Ofislerimizi açtık ve 180 bin vatandaşımızın iş bulmasına aracı olduk. Önümüzdeki dönemde, vatandaşlarımızın iş bulmasını kolaylaştırmak için bir başka kolaylığımız da ulaşımda olacak. Bölgesel İstihdam Ofislerimize iş başvurusunda bulunan vatandaşlarımıza, 3 ay süreyle, günde dört seferlik ücretsiz toplu ulaşım imkanı sağlayacağız. Abonman İstanbulkart kullanan vatandaşlarımızın kalan bakiyelerini, bir sonraki aya aktarma olanağı sunacağız. Tek asgari ücret ile geçinen hanelere, nakdi destekte bulunacağız. Bu kapsamda, hanedeki bir kişi için, yıl boyunca toplam 10.000 TL ulaşım desteği vereceğiz. Bunun yanı sıra, İstanbul'da eğitimine devam eden ve eğitim bursundan yararlanamayan 100.000 öğrenciye, her yıl ücretsiz ulaşım desteği sağlayacağız.” 8. 2 yeni otogar “Otogar işletmek de yapmak da bizim işimiz. Yeri hazır, projesi hazır iki alanımızda, iki yeni otogarımızı halkımızın hizmetine sunacağız. Pendik-Kurtköy ve Habipler’de, raylı sistemlerle tam entegre, iki yeni otogarımızın inşaatına başlayıp, önümüzdeki dönemde tamamlayacağız. Bunda da engelleniyoruz. Buna da üç yıldır çalışıyoruz, yazılarımıza cevap bile verilemiyor. Milletin eli titriyor Ekrem’e cevap vermekte Ankara'da. Garip bir durum var yani. Anlamış değilim. Rahat olun ya. Siz milletin evladısınız. Milletin verdiği makamlarda, milletin verdiği koltuklarda oturuyorsunuz. Kimseye bağlı değilsiniz. Burada çalışan her bir arkadaşım, bir tanesi beni, ‘Başkanım şunu imzalayabilir miyim’ diye aradı mı? Aramaz. Kendi iradesi ona yeter, kendi aklı ona yeter. Her birisi kıymetli, her birisi milletin evladı, her birisini bu ülkenin okulları, güzel Cumhuriyetin, Atatürk Cumhuriyeti'nin evlatları onlar. Fikri hür, vicdanı hür insanlar onlar. Bir gün. Böyle bir şey olur mu?” “İmzalayacak, yukarıya bakıyor; tavuğun su içip, yukarıya bakması gibi” “İmzalayacak; yukarıya bakıyor. Tavuğun suyu içip, yukarıya bakması gibi bir durum. Allah muhafaza. Böyle bir durum olur mu? Özgür olacak, özgür iradesi olacak insanların. Böyle bir şey olur mu? Memleketin bundan kurtulması lazım. Memleketin başındaki en büyük bela budur. Bakın söyleyeyim; her insanın kendi birikimiyle, kendi yeteneğiyle, kendi işini yapamıyor olmasıdır. Bırakın milleti rahat. Bu nasıl bir sıkışmışlık? Aday? Ne aday? Bakacak, ne yapayım diye. Böyle bakacak. Ne söyleyeyim diye bakacak. Ne söylemeyeyim diye bakacak. Biliyoruz. Deneyimlerim var. 5 yıldır yaşıyorum. Onla da yaşadım. Diğerleriyle de yaşadım. Yaşadım. Milletimizden gerçekleri saklamak için kumpas, bilmem ne, otobüs yandı, yok CHP, yok CHP'nin işi falan yok. Geçin o işi. Millet o işi yemez. Ekrem'in üstüne toz bile konmaz. Böyle toz bile konmaz, toz. İşinize bakın, işinize. İşinize bakın. Neyse. Otopark sayısına gelelim.” 9. Otopark sayısını 2 katına çıkaracağız “Mevcut otoparklarımızı, yenilikçi ve akıllı teknolojileri kullanarak, mekanik otoparklara dönüştüreceğiz. Doğal yapıya, parklarımıza zarar vermeden, caddelerimizden ve atıl alanlardan yararlanarak, yeraltı otoparkları yapacağız. Ayrıca Tarihi Yarımada’da trafik yoğunluğu ve karbon emisyonunu düşürmek amacıyla, Yenikapı’da pilot çalışmasına başladığımız, Park Et & Devam Et otoparkımız gibi, raylı sistemlerle entegre ilk etapta devreye alacağımız 5 yeni Park Et & Devam Et otoparkımızda, toplu taşımaya geçiş yapan vatandaşlarımıza indirim uygulayacağız.” 10.Ulaşımda yenilikçi dönüşüm “Otobüslerimizde başladığımız elektrikli araç dönüşümünü, hızla devam ettireceğiz. 2024-29 arasında, toplam 575 otobüsümüzü dönüştürmüş olacağız. Metrobüslerimizde de elektrikli sisteme geçiş için hazırlıklarımız tamam. 250 elektrikli metrobüs, 1300 elektrikli otobüsle filomuzu güçlendireceğiz. Yine deniz taksilerimizde başlattığımız karbonsuz deniz ulaşımı projemizi, tüm deniz filomuz için hayata geçireceğiz. ‘Kaza Tahmin ve Önleme Sistemi’ni hayata geçirerek, trafik kazaları kaynaklı can ve mal kayıplarını azaltacağız.” “Biz milleti aldatmayız” “Getirdiğimiz bütün çözümler, İstanbul halkının güvenli, konforlu ve çevreci ulaşımını merkezine alarak, uzmanlıkla, bilimle teknolojiyle planlandı” diyen İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Biz öyle milleti aldatmayı. Yani yukarıdan onu uçuracağız, aşağıdan onu geçireceğiz. Yok 5 yılda 650 bin konut yapacağız… 5 yılda 8,500 konut yapamadın TOKİ'yle, İstanbul'a 5 yılda 650 bin konut yapacaksın. Allah'tan korkun ya. Bir de 650 elli bin konutu nereye yapacaksın? İstanbul'da millet geçinemiyor ki zaten. Kime yapacaksın 650 bin konutu? Ayıptır. Ayıptır. Bu insanların evlerini güçlendirelim, evlerini yerinde yapalım. Bak; biz yapıyoruz. ‘İstanbul Yenileniyor’la sokak sokak yapıyoruz. Gelin iş birliği yapalım. ‘650 bin konut yapacağız!’ Yani ‘Tuzla'da 250 bin konut yapacağız’ dediler geçen, hatırlayın. Bir milyon insan. Tuzla'ya. Tuzla'ya ne işi var 1 milyon insanın. Yani şaka gibi. 650 bin konut. Türkiye hane ortalaması, 3 küsur kişi. Çarptığın zaman, 3 milyon insan yapmıyor. Yahu, İstanbul'un 100 bin insan daha kaldıracak kapasitesi yok. Zaten 2,5 milyon mülteci getirdin bu şehre. Bu gerçekleri görmeden, havaya sıçratıyorlar yani.” “İstanbul yaralarını sardı. iyileşip, güçlü bir şekilde ayağa kalktı” “Bu bakımdan biz de akıl, bilim, insanıyla düşünen bu safsataları boşa çıkartan, her şeyi insanlarımıza açık, şeffaf şekilde anlatan eee uygulamalarımıza devam edeceğiz. Göreceksiniz; önümüzdeki dönemde de İstanbul'da ulaşım, her geçen gün daha iyiye gidecek. İstanbul zor koşullarda iş yapıyor. Onu da söyleyeyim. Çünkü biz, İstanbul'da liyakatli ve erdemli bir yönetim tarzını hakim kıldık. Bu artık yıkılmayacak. İhmali, israfı ve ihaneti bu şehirde 2019 itibariyle tarihe gömdük. O, bir daha dirilemeyecek. İcraatla, hizmetle, yatırımla dolu, yepyeni bir dönemi başlattık. İstanbul, bu sayede yaralarını sardı. Kendine geldi. İstanbul'un Meclis koridorlarında, milletin elinde dosyalarla, parsel parsel, ‘ben nasıl parselime imar alırım’ koşuşturmalarını tarihe gömdük. Giremiyorlar artık onlar İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne. Son 5 yıl hiçbir yere giremezlerdi ama, Allah'tan -yani onlar için Allah'tan diyorum, Allah korusun- bir tek Şehircilik Bakanlığı’nın kapısı açıktı. Oradan imar çıkarıyorlardı son 5 yıldır. Çünkü, İstanbul'da kapıları kapalıydı. Onun için İstanbul yaralarını sardı. İyileşip, güçlü bir şekilde ayağa kalktı.” O bir avuç insan, yarı yolda yerlere serilecek “Bu iyileşip, toparlanmış, güçlenmiş halimizle daha büyük hedeflere, daha güçlü ve daha hızlı adımlarla yürüme zamanı sevgili hemşehrilerim, değerli dostlarım. Hepimiz için, hep birlikte, oralı, buralı; şu partili yok, bu partili yok. Etnik kökeni, şu, bu yok. Benim canım vatandaşım, kardeşim…. Hepsinin yeri burası, burası. Hiçbir zaman buradan, buraya inmedi. Bak burası. Onun için daha fazlasını başarmak üzere, yeniden yola koyulma zamanı. İstanbul'un hızını kesmeye, rotasını geri çevirmeye çalışanlara izin vermeyeceğiz. İstanbul; refah ve mutluluk, adalet ve kardeşlik hedefinden sapmadan, dosdoğru, kararlı adımlarla yürümeye devam edecek. Geçen bir ablamız böyle yanaştı, fotoğrafını gösterdi. 2019’da da Sultanbeyli'de fotoğraf çekilmişiz. Dedi ki, ‘Uşağım hiç değişmemişsin’ dedi. Dedim, ‘Abla, ben hala gencim Allah'a şükür gençliğimiz var. Heyecanımız yüksek. Yolumuza devam ediyoruz.’ Bu sefer öyle bir koşacağız ki, peşimizden koşamayacaklar bile. Yarı yolda o bir avuç insan, yerlere serilecek. Sevgili dostlarım, değerli hemşehrilerim, hep birlikte, Allah'ın izniyle tam yol ileri.

İmamoğlu: Yeni bir siyasal örgütlenme mimarisi öneriyorum Haber

İmamoğlu: Yeni bir siyasal örgütlenme mimarisi öneriyorum

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) başlayan 'değişim' tartışmaları sürüyor. Partideki 'değişim' çağrısını yapan ilk isim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun adı ise bu süreçte CHP Genel Başkanlığı için anılmaya devam ediyor. 'LİDERLİK' vurgusu İmamoğlu Gazete Oksijen için kaleme aldığı yazısında Türkiye'nin güncel siyasi tablosuna değindi, CHP'ye ilişkin de dikkat çeken ifadeler kullandı. "Yeni bir siyasal örgütlenme mimarisi öneriyorum" diyen İmamoğlu, "Partiler topluma kapalı, liderin şahsi tercihlerinin ve etrafındaki dar çevrelerin etkili olduğu, dışlayıcı yapılara dönüştü ve küçülüyorlar" sözlerine yer verdi. İmamoğlu şöyle devam etti: "Yeni ve demokratik bir siyasi hayatın inşası bir kez daha Türkiye’nin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendini köklü bir şekilde yenileyerek önümüzdeki dönemin ihtiyaçlarına cevap vermesiyle mümkündür. CHP’nin, kuruluş ilkeleri ışığında emeği önceleyerek toplumun gerek örgütlü gerek örgütsüz kesimleriyle güçlü bağlar kurduğu yeni bir teşkilat mimarisini oluşturacak tarihsel birikimi, ideolojik donanımı ve insan kaynağı mevcuttur. Buna yürekten inanıyorum."  Mayıs 2023 seçimlerine giderken Türkiye’mizde köklü bir değişim arzusu vardı. Bu arzu sadece 21 yıldır ülkemizi yöneten, yorgun düşmüş iktidarın değişmesine yönelik değildi. Son 10 yılda kutuplaşmadan, başımızı döndüren siyasal çalkantılardan, iktisadi krizlerden, hayat pahalılığından ve adaletsizlikten bıkmış halkımız, Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken yeni bir başlangıç yapmak istiyordu. Seçimlerden önce toplumdaki farklı katmanların güçlü değişim beklentisi birçok araştırmaya konu olmuştu. Ben de halkla iç içe olan bir belediye başkanı olarak vatandaşlarımızın değişim arzusuna sahada tanıklık ediyordum. Seçim sürecinde gençler, yaşlılar, kadınlar, emekçiler, işsizler, esnaf ve sanatkarlar, iş insanları gibi toplumun her kesimi yeni bir yola çıkma isteğini farklı şekillerde dile getiriyordu. Kimisi sözleriyle, kimisi gözleriyle, kimisi haykırarak, kimisi çekingen bir şekilde iyi hazırlanmış, tutarlı, samimi, topluma güven veren bir değişim-dönüşüm projesine ihtiyaç duyduğunu ifade ediyordu. “Türkiye’nin yeni bir gelecek tahayyülüne ihtiyaç var” Türkiye’nin yeni bir gelecek tahayyülüne ihtiyacı var. Bu hayali geçmişimizin zengin deneyimlerinin ışığında kuracağız. Cumhuriyetin kurucu değerlerini yeniden yorumlayıp hevesle ve cesaretle Türkiye’nin yeni yolculuğunu inşa edeceğiz. Bu yolculukta hayallerimizi ön kabullerle, önyargılarla sınırlamayacağız. Yenilikleri keşfeden bir Türkiye oluşturacağız. Özgürce, hep beraber hayal edip geleceğimizi tasarlayacağız. İkinci yüzyılımızda yeni yolculuğa çıkmak için sabırsızlanıyorım. Ne var ki, muhalefet olarak bu değişim talebini ileriye taşıyamadık. Toplumun yenilenme, değişim ve dönüşüm arzusunun gerisinde kaldık. Milletimizi yorgun, ferini kaybetmiş, köhne ama köhneleştikçe daha da baskıcı hale gelen bu iktidara teslim ettik. Önümüzdeki dönemde hatalarımızdan dersler çıkarıp milletimizin değişim arzusunu hayata geçirecek bir siyaset inşa etmek zorundayız. Bunun için yeni yaklaşımlar, yeni bir dil, yeni kadrolar, yeni bir örgütlenme, kısaca yeni bir siyaset gerekiyor. Ancak tazelenmiş, cesur ve dönüştürücü bir siyasetle bu karanlık tünelden çıkıp Cumhuriyetimizin kuruluş amacı olan medeniyet sıçramasını gerçekleştirebiliriz. 2019’daki somut mesajı almıştık Türkiye, Cumhuriyetin kuruluşunda Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde köklü bir dönüşüm yapma iradesini göstermişti. Bugün de içinden geçtiğimiz bu karanlık dönemi geride bırakmak için cesur bir dönüşüm iradesi gerekiyor. Yeter ki kendimize güvenelim. Yeter ki milletimizle birlikte ciddi, akılcı ve yürekli bir gelecek tasarımı oluşturalım. 2019 yerel seçimlerinde milletimiz bize “haydi değişimi başlatın” mesajını somut olarak verdi. Biz bu mesajı aldık. Toplumla hareket ettik. Muhalefet olarak Türkiye’nin en büyük metropollerinde yerel iktidarı kazandık. Önümüzdeki mahalli seçimleri tekrar kazanabiliriz, kazanmalıyız, kazanacağız. Tüm vatandaşlarımızı yaşadıkları bıkkınlık ve hayal kırıklığını bir kenara bırakıp geleceği beraberce kurmak için yeni bir yola çıkmaya davet ediyorum. Bu yazıda öncelikle Türkiye ve dünyanın içinden geçtiği bu öngörülmesi zor dönem hakkında bazı tespitlerimi paylaşmak istiyorum. Karşımızda birçok risk ve zorluk var. Ama bu dönem bir o kadar yeni imkanları ve fırsatları da önümüze seriyor. Zorluklarla başlayalım. Yeni dönemdeki zorluk ve fırsatlar Geleneksel siyasal kurumlar yeni ihtiyaçlara cevap veremiyor. Türkiye dahil birçok ülkede siyasal rejimler kabuk değiştirirken evrensel demokratik değerleri tehdit eden otoriter anlayışlar güçleniyor. İki sene boyunca milyonlarca insanın yaşamını yitirmesine yol açan küresel Covid 19 salgını sadece hayatı durdurmakla kalmadı, farklı gelir ve yaş gruplarını eşitsiz biçimde vurdu. Pandemi 20’nci yüzyılın sonundan itibaren ihmal edilmiş güçlü sosyal politikaların önemini tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdi. Türkiye dahil birçok ülkede siyasal rejimler kabuk değiştirirken evrensel demokratik değerleri tehdit eden otoriter anlayışlar güçleniyor Dünyayı sarmalayan küresel ısınma ve çevre krizi insanlığın daha büyük felaketlere gebe olduğunu yüzümüze haykırıyor. İstanbul gibi merkez şehirlerin plansızca şişmesi, susuzluk tehlikesi, tarım ve orman alanlarının yok olması iklim krizi ile iç içe gidiyor. Buna karşın ülke yönetimleri iklim krizi karşısında etkili ortaklıklar geliştiremiyor. Engellenemeyen düzensiz göç dalgaları toplumların dengelerini bozuyor. Kontrolsüz göçe karşı etkin ama insani önlemler alınamıyor. 2008’den beri dünya ekonomisindeki çalkantılar bitmedi. Ama daha önemlisi, sosyal adaleti umursamayan ekonomi politikalarının sonucu artan gelir eşitsizliği Türkiye dahil birçok ülkede yoğun borçlanmaya, derin yoksulluğa, evsizliğe, yetersiz beslenmeye yol açıyor. Zor şartlara rağmen aydınlık gelecek Rusya’nın Ukrayna işgali ile başlayan savaş, aslında Soğuk Savaş sonrası yaşadığımız jeopolitik fırtınanın sadece bir evresi. Çin ve ABD rekabeti arasında, Türkiye’nin üyesi olduğu Batı ittifakı henüz kendini yeni şartlara doğru uyarlamakta ve dünyaya evrensel bir öneri sunmakta yeteriz kalıyor. Bugün dünya tarihinin en büyük teknolojik sıçramasına tanık oluyoruz. Dijital teknoloji yapay zeka aşamasına geldi. Teknolojideki ilerleme, insanlığın yararına kullanıldığı takdirde, hayatın iyileşmesi için devrim niteliğinde olanakları önümüze seriyor. Sosyal medya bireylerin bilgiye ulaşımını kolaylaştırıyor. Toplumun siyasete katılmasına, farklı grupların birbiriyle yeni ilişkiler kurmasına yol açıyor. Toplumlardaki eski ayrışmalar ve kabullerin ortadan kalkması için yeni imkanlar beliriyor. Sınırları aşan yeni birliktelikler, yeni ortaklaşmalar ortaya çıkıyor. Bugün Türkiye yukarıda ifade ettiğim zorlukların en belirgin şekilde yaşandığı ama bir o kadar da fırsat ve imkanın tüm zenginliğiyle önümüze serildiği ülkelerin başında geliyor. Türkiye’nin genç insan kaynağı, doğal ve kültürel zenginlikleri, tarihi tecrübesi, yenilik karşısındaki heyecanı, jeopolitik önemi ve en önemlisi gereğinde kendini dönüştürebilme yetenek ve iradesi en büyük sermayemiz. Buradan hareketle yazıma tüm zor şartlara rağmen aydınlık bir geleceği kurmak için gereken yeni siyasetin ana hatları hakkında bazı düşüncelerimi paylaşarak devam etmek istiyorum. Kalkınma mahalli aktörlerle olur Dünyanın en önemli şehirlerinden birinin belediye başkanı olarak beni en çok heyecanlandıran günümüzde yerel yaklaşımlara, yerel çözümlere, yerel arayışlara, yerel katılıma duyulan ihtiyaçtır. Yukarıda sıraladığım zorluklar karşısında çözümlerin önemli bir kısmının toplumun yaşam alanını oluşturan yerelden başlayacağına; yerelden ulusala, ulusaldan küresele doğru cesur ve yaratıcı çözümlerle hayat bulacağına inanıyorum. Çevre krizine karşı doğayı, yoksulluğa karşı kamucu politikaları, kutuplaşma yerine toplumsal kucaklaşmayı, tüm zenginliğiyle kültürel ve tarihi mirasa ayrım gözetmeksizin sahip çıkmayı toplumla etkin bir iletişim içinde yerel siyasetle yürütmeyi öneriyorum. Burada özellikle önümüzdeki İstanbul depremi ile mücadelenin altını çizmek istiyorum. Bu mücadele planlama aklının rehberliğinde yerel ve merkezi yönetimin iş birliği içinde yürütülmeli. Depreme karşı strateji İstanbul’u İstanbullularla yeniden kuran bir sürece dönüşmeli. 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin ardından bizi bekleyen ikinci bir felaket ancak ortak akıl ve bilimin ışığında yerelde şekillenecek kararlı bir yol haritasıyla aşılabilir. Kuşkusuz kalkınma meselesi milletimizin tüm sosyal ve maddi sermayesinin harekete geçirildiği bir ulusal stratejiyle ele alınmalıdır. Ayağı yere basmayan, kuvvetini yerelden almayan bir kalkınma başarısızlığa mahkumdur. Bu sebeple kalkınma yerel koşulların ışığında mahalli aktörlerle planlanarak yürütülmelidir. Siyaseti ve kalkınmayı yerelden kuralım Dünyadaki hakim ekonomik modellerin değiştiği bir zamandayız. Bu çerçevede ülkemizde sürdürülebilir büyümenin temelini inşa edecek bir değişime ihtiyaç olduğu aşikardır. İktisadi ve jeopolitik gerçekler karşısında, güvenli ve sürdürülebilir bir ekonomi yaratmak için yerelde güçlü temelleri olan yaklaşımları ve toplumda gittikçe derinleşen gelir eşitsizliğine kalıcı çözümler üreten etkili sosyal politikaları vakit kaybetmeden hayata geçirmeliyiz. Geçmiş dönemlerin hesabını yoksulluğa terk edilen ve sesi bastırılan halkımıza kesen anlayışı reddediyorum. Yolumuzu hep beraber çalışıp, üretip, sosyal adalet ışığında, kaybedenleri ve ezilenleri önceleyen paylaşımcı bir anlayışla çizmeliyiz. Belediye başkanlığım sürecinde “İstanbul Senin” şiarı temel yaklaşımım oldu. İstanbulluların şehirlerinin ortak sahibi olduklarının altını çizen bu bakış açısı, İstanbullu hemşerilerimi, belediye ve belediye meclisiyle beraber, şehrin yönetimiyle bütünleştirdi. Bu katılım anlayışımız sayesinde İstanbul’un en önemli kamusal alanı olan Taksim Meydanı’nı vatandaşlarımızın aktif katılımıyla yeniden tasarladık. Önümüzdeki dönemde yerel demokrasinin, hızlı ve etkin iletişim ağlarıyla farklı formatlarda hayatın birçok alanında güçlendirilmesi gerekmektedir. Güçlenen yerel yönetimler ve yerel demokrasi yönetimi toplumu bütünleştirir, sorunların keşfinden çözümüne süreçleri kısaltır, maliyetleri düşürür. Yerel sorunların yerel paydaşların katılımıyla çözümü toplumların zorluklarla baş etme kapasitesini artırır. Yeni siyasal örgütlenme mimarisi öneriyorum Şunu ifade etmeliyim ki, yerel siyaset ulusal siyasetin altında, hiyerarşide ikinci sınıf bir siyaset alanı değildir. Tam tersine ulusal ve yerel öncelikler arasında sağlıklı bir diyalog ve etkileşim olmalıdır. Ulusal strateji yerelden beslenmelidir. Daha önemlisi merkezi idare vatandaşların iradesi ile seçilen yerel yönetimlere müdahale edip onlar üzerinde vesayet kuramamalıdır. Merkezi iktidar yerel iktidarı temsil eden belediye başkanlarını siyasi gerekçelerle görevden alamamalı, kayyumlar atayamamalıdır. İkinci olarak yeni bir siyasal örgütlenme mimarisi öneriyorum. Siyasal partilerin günümüzdeki örgütlenme modelinin Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermediği ortadadır. Siyasi Partiler Kanunu üzerine yıllardır yoğun tartışmalar olur ama maalesef parti elitleri örgütlenme modelini değiştirmez. Bugün partiler topluma kapalı, liderin şahsi tercihlerinin ve etraflarındaki dar çevrelerin etkili olduğu, dışlayıcı yapılara dönüşmüşlerdir. Siyasal partiler küçülmektedir. Başta gençler ve kadınlar, tüm toplumun partilere olan ilgisi günden güne azalmaktadır. Partiler topluma kapalı, liderin şahsi tercihlerinin ve etrafındaki dar çevrelerin etkili olduğu, dışlayıcı yapılara dönüştü ve küçülüyorlar. Diğer yandan şüphesiz siyasi partilerin içinde bulunduğu durum, sadece parti elitlerinin ve örgütlerin yetersizliğiyle açıklanamaz. Türkiye’deki mevcut rejimin kendini devam ettirmek için kurguladığı kutuplaşma, partileri esir almış durumdadır. Partiler muhayyel sosyolojilere ve kimlik siyasetine sıkışmışlardır. Bir yandan Siyasi Partiler Kanunu’nun demokratikleştirilmesi, diğer yandan da parti içi demokrasi kanallarının açılmasıyla kimlik siyasetinin aşılması bir zorunluluktur. Böylece korku iklimi sonucu vatandaşlarımızın iktidar partilerinin dışındaki partilere üye olmaları bir cesaret konusu olmaktan çıkacak, siyaset gerçek zeminine oturacaktır. Yeni ve demokratik bir siyasi hayatın inşası bir kez daha Türkiye’nin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendini köklü bir şekilde yenileyerek önümüzdeki dönemin ihtiyaçlarına cevap vermesiyle mümkündür. CHP’nin, kuruluş ilkeleri ışığında emeği önceleyerek toplumun gerek örgütlü gerek örgütsüz kesimleriyle güçlü bağlar kurduğu yeni bir teşkilat mimarisini oluşturacak tarihsel birikimi, ideolojik donanımı ve insan kaynağı mevcuttur. Buna yürekten inanıyorum. Diğer yandan unutmayalım ki siyaset, partilerle sınırlı bir alan değildir. Siyaset toplum yaşamının her aşamasında vardır. Özellikle sosyal demokrat belediyeciliği temsil eden yerel yöneticilerin başarısı da toplumun farklı kesimleriyle yoğun, kalıcı, karşılıklı güvene dayalı, yatay ilişkiler kurmalarıyla mümkündür. 2019 yerel seçimlerinde inşa ettiğimiz İstanbul İttifakı tam da parti siyasetinin ötesinde bir birliktelik modeliydi. Başta gençler ve kadınlar, İstanbul İttifakı’nın paydaşları olarak beraber yürüdük, önceliklerimizi ve tercihlerimizi beraber tartışıp beraber belirledik. Önümüzdeki dönemde yerelde şekillenen partiler ötesi birliktelikleri ulusal düzeye taşımamız, yerel İttifakları Türkiye İttifakına dönüştürmemiz gerekmektedir. Toplumla güven ilişkisi içinde güçlü bir liderlik İçinde yaşadığımız zor koşullar birlikte mücadele, ortak akıl ve katılım kadar güçlü liderliği de zorunlu kılıyor. Güçlü liderlik kararlılık, tutarlılık, samimiyet, toplumla duygudaşlık kurma becerisi, toplumun derdini dert edinme hassasiyeti, toplumdaki farklı fikirleri bir bütünlük içinde sentezleme kabiliyeti, toplumsal sorunlar ve farklı pozisyonlara yönelik yüksek duyarlılık gerektirir. Aynı zamanda demokratik lider hesap veren, şeffaf, toplum tarafından izlenebilen, denetlenebilen bir kişi olmalıdır. Demokratik lider partisinin ilkelerine bağlı olur ama partizanlık yapmaz. Demokratik liderin ülkesine, belediyesine ya da liderliğini yaptığı partiye kendi mülkü olarak bakma hakkı yoktur. Demokratik lider toplumla imzaladığı mukavele uyarınca ona verilen yetkiyi belli bir süre kullanır, ona verilen misyonu yerine getiremediğinde ve toplumsal beklentilerin gerisinde kaldığında görevi bırakmayı bilir. Burada özellikle cesaretin altını çizmek istiyorum. Cesur demokrasi için cesur liderlik gerekmektedir. Türkiye’nin toplumsal barışını hakkıyla tesis etmemizi engelleyen, yüzyılı aşan büyük meseleleri vardır. Ülkemizin farklı düzeylerde yönetimine talip olan siyasal liderlerin öncelikle kendini dışlanmış hisseden vatandaşlarımızın ve toplum kesimlerinin sorunlarını çözmek için cesaretle hareket etmeleri bugün bir zorunluluktur. Demokratik liderlik başta Kürt ve Alevi sorunu olmak üzere ülkenin açık yaralarını iyileştirmek için gerekli zemini titizlikle inşa eder. Risk almaktan kaçınmaz. Ülkemizin birlikteliğini güçlendirecek çözümler için cesur ve kararlı bir irade ortaya koyar. Bu irade Türkiye’nin köklü dönüşümü için kaçınılmaz bir yükümlülüktür. Cesur demokrasi için cesur liderlik gerekir. Demokratik liderlik başta Kürt ve Alevi sorunu olmak üzere yaraları iyileştirmek için gerekli zemini inşa eder. Demokratik liderliği aynı zamanda İstanbul ve Türkiye’nin bölgesel ve küresel liderliği olarak yorumluyorum. Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesi tam da bu liderlik için bize ışık tutuyor. Güçlü Türkiye’nin liderliği geçmişimizin büyük deneyimlerinden, coğrafyamızın ve tarihimizin bize armağan ettiği geniş jeopolitik imkanlardan hareketle, küresel ve bölgesel barışa, demokrasiye, ilerlemeye, eşitliğe hizmet eden, temeline insanı koyan bir liderlik olmalıdır. Tam da bu vizyonla 2021 yılında inşa ettiğimiz B40 - Balkan Şehirleri Ağı Zirvesi, ülkemizin diplomasisinin krizde olduğu, Türkiyemizin adeta dünyadan soyutlandığı bir ortamda, Balkan şehirlerinin İstanbul öncülüğünde ve demokrasi zemininde bir araya geldiği çok başarılı bir diplomatik liderlik atağıydı. Yeni bir türkiye tahayyülüne doğru Yazıma son verirken fikirlerimi siz vatandaşlarımla paylaşmanın heyecanını tekrar vurgulamak istiyorum. Bugün Türkiye’nin yeni bir gelecek tahayyülüne ihtiyacı var. Şüphesiz yeni bir Türkiye hayalini önümüzdeki engel ve fırsatları akıllıca değerlendirip geçmişimizin zengin deneyimlerinin ışığında kuracağız. Cumhuriyetin kurucu değerlerini ciddiyetle idrak edeceğiz. Onları günümüzün şartlarında, toplumsal mutabakatla yeniden yorumlayıp hevesle ve cesaretle Türkiye’nin yeni yolculuğunu inşa edeceğiz. Bu yolculukta hayallerimizi ön kabullerle, ön yargılarla sınırlamayacağız. Yenilikleri keşfeden kaşif bir Türkiye oluşturacağız. Özgürce, hep beraber hayal edip geleceğimizi tasarlayacağız. Genç yoldaşım Berkay’ın “Her şey çok güzel olacak” ifadesini siyasal hayatımın kalbine yerleştirdiğimde bunu basit bir slogan olarak değerlendirmedim. Bu ifade benim için milletimizin, tüm katmanlarıyla, dayanışma ve birlik içinde, aydınlığa doğru kendini dönüştürme iradesini temsil ediyordu. Bu söz seçimlerin hukuksuz bir şekilde iptal edildiği, güçlü bir tarihi derinliği olan demokrasimizin ayaklar altına alındığı bir anda söylenmişti. Bu ifadenin o anda ortaya çıkması bana 100 yıl önce Cumhuriyetimizin kuruluşuna giden zorlu yolda duyulan heyecanı hissettirdi. Bugün de aynı heyecanı taşımaya devam ediyorum. Türkiye’yi yeniden hayal etmek, ikinci yüzyılımızda yeni bir yolculuğa çıkmak için sabırsızlanıyorum. Bu yolculukta bütünlükçü ve katılımcı bir şekilde yürüttüğümüz çalışmaların ışığında ortaya çıkan ilke ve yaklaşımları yakın zamanda siz yurttaşlarımla paylaşmaya devam edeceğim. Her şey çok güzel olacak!

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.