SON DAKİKA
Hava Durumu

#Tayyip Erdoğan

Ekometre - Tayyip Erdoğan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tayyip Erdoğan haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Erdoğan: Türk milleti adına karar verenlere ise kimse ayar veremez Haber

Erdoğan: Türk milleti adına karar verenlere ise kimse ayar veremez

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türk yargısı sadece ve sadece Türk milleti adına karar verir. Türk milleti adına karar verenlere ise kimse ayar veremez." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından çıkan öne çıkan başlıklar: Adli yargı hakim ve Cumhuriyet savcıları ile idari yargı hakim adaylarımızın kura töreni vesilesiyle sizlerle ve değerli ailelerimizle birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Sizlerin vasıtasıyla ülkemizde ve yurt dışında görev yapan Adalet Teşkilatı mensuplarımızın tamamına sevgilerimi özellikle gönderiyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyemize, milletin evine, bu gazi mekana hepiniz hoş geldiniz. Bugünkü kura merasiminde yeni görev yerleri belirlenecek 1075 hakim ve savcı adayımızı tebrik ediyor, her birine vazifelerinde başarılar diliyorum. Göreve yeni başlayacak 1075 hakim ve savcı adayımızla birlikte Adalet Teşkilatımızdaki hakim ve Cumhuriyet savcılarımızın toplam mevcudu da 25 bin 695’e çıkmış oluyor. Böylece ülkemizin dört bir yanında adalet hizmetlerinin hızlı, etkin ve sürdürülebilir şekilde ifası yolunda güçlü bir adım daha atıyoruz. Adalet, haklıyla haksızı ayırmak, haklıya hakkını teslim etmek, ölçü ve nizama kayıtsız şartsız riayet etmektir. Bizim hem milli hem de manevi bünyemizde ölçü ve adalet tıpkı vücuttaki kanı deveran ettiren kalp gibi hayati rol üstlenir. İnanç ve kültür değerlerimizde dünyanın adalet ve ölçüyle kaim olduğunu bizlere telkin ediyor. 'Herhangi bir konuda hakemlik yaptığınız zaman adil olun' buyruğu esasen meselenin çerçevesini de net bir şekilde çiziyor. Tarih ve kimliğimiz, her bir dalını aşkla, dirayetle, hamiyetle süslediğimiz adalet çınarının üç kıta, yedi iklime kök salmasıyla teşekkül etmiştir. Millet olarak yalnızca güçlü, muktedir ve müreffeh zamanlarımızda değil, en derin krizlerle, en çetin zorluklarla boğuştuğumuz günlerde bile adalet pusulasından şaşmamış bir müktesebatın sahipleriyiz. Zihin haritamızda zulüm ile adaletin bir arada bulunduğu tek bir nokta dahi yoktur. 'Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur' diyen Yunus Emre'nin adalet nedir, ağaçlara su vermek; zulüm nedir, dikenleri sulamak diyen Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin mirasçılarıyız. Adaleti diğer her şeyden üstün gören, onu devletin temeline yerleştiren bir geleneğin bugünkü temsilcisiyiz. Birileri bu ifadelerimizi hamaset olarak algılayabilir, birileri bunlara dudak bükerek, küçümseyerek bakabilir. Ama bu asırlar boyu süzülüp bizlere ulaşan muhteşem ve muazzam bir birikimden bahsettiğimiz gerçeği değiştirmez. Elleriyle  gözlerini kapatan sadece kendini karanlığa mahkum eder. Kutadgu Bilig'in müellifi Yusuf Has Hacip, bin yıl öteden yankılanan akıl ve hikmet dolu sesiyle bu hakikati dile getiren isimlerden yalnızca biridir. Ona göre devlet gümüş bir taht gibidir. Devleti güçlü kılan üç sabit ve müsatakil ayaktan biri ise adalettir. O gümüş tahtta oturan yöneticinin bir elinde bıçak, sağ yanında şeker, sol yanında ise Hint otu vardır. Bunların hikmetini gelin Kutadgu Bilig’teki hükümdarın dilinden, Yusuf Has Hacip’in şu beyitlerinden dinleyelim: "Üç ayak üzerinde olan hiçbir şey bir tarafa meyletmez. Her üçü düz durdukça taht sallanmaz. Eğer üç ayaktan biri yana yatarsa diğer ikisi de kayar ve üzerinde oturan yuvarlanır. Ey becerikli insan, elimdeki bu bıçak biçen ve kesen bir alettir. Ben işleri bıçak gibi keser, atarım. Hak arayan kişinin işini uzatmam. Şekere gelince o zulme uğrayarak benim kapıma gelen ve adaleti bende bulan insan içindir. O insan benden şeker gibi tatlı ayrılır. Sevinir ve yüzü güler. Zehir gibi acı olan bu Hint otunu ise zorbalar ve doğruluktan kaçanlar içer. Benim bu kanunum hangi memlekete erişirse, o memleket baştanbaşa taşlık ve kayalık dahi olsa hep düzene girer." Çağları aşan işte bu sözlerde tebellür eden hak ve adalet kavramları bizim için vazgeçilmezdir. Türk milleti adına karar verecek olan siz genç yargı mensuplarımızdan da meslek hayatınızda işte bu hassasiyetle çalışmanızı bekliyoruz. Hukuksuzlukları bir bıçak gibi kesip atmalı, gerektiğinde şekeri, gerektiğinde ise Hint otunu vermekten bir an olsun imtina etmemelisiniz. Unutmayın adalet kapısına varıp da hakkını alamayan, boynu bükük, gözü yaşlı, kalbi kırık ayrılan her bir vatandaşımızın vebali hem bu dünyada hem de ahirette Allah muhafaza hepimizin üzerindedir. Şunu bir kez daha altını çizerek söylemek arzusundayım. Bir dönem tek parti faşizminin 27 Mayıs’tan itibaren darbeci zihniyetin bu vesayet odaklarının etkisinde kalan yargı, eski Türkiye’nin yargısıdır. Huzuruna gelen vatandaşa tepeden bakan, adalet yerine çözümsüzlük dağıtan yargı eski Türkiye’nin yargısıdır. 28 Şubat’ta olduğu gibi darbecilere alkış tutan, belli kesimlere imtiyaz tanıyan, ideolojik kamplara ayrılmış yargı eski Türkiye’nin yargısıdır. Biz de yarım asrı bulan millete hizmet yolculuğumuzda bu yargı anlayışıyla hem de defalarca yüzleştik. Okuduğumuz bir şiirden ötürü hapse atılmamızdan partimizin kapatılma davasına kadar pek çok kez bu zihniyetin gadrine uğradık. Demokrasimize asla yakışmayan bu gelenek, anlayış ve alışkanlıklar artık eskide kalmıştır. Bir daha o günlere Allah’ın izniyle geri dönüş olmayacaktır. Şurası da bir başka gerçektir. Bugün yargı süreçlerine müdahale etmeye çalışan malum çevreler, işte bu eski Türkiye’nin hayalini kurmakta, eski Türkiye’nin kendilerine sağladığı imtiyazları korumaya çalışmaktadır. Hukukun dışında oluşturulan ayrıcalıklı alanda siyaset yapmak, gazetecilik yapmak, bu alanda istedikleri gibi at oynatmak istiyorlar. En temel hukuk kaidelerini ihlal etmeyi kendilerine hak görüyorlar. İnsanların mahremine girmekten, kişisel haklarını gasp etmekten, malına, mülküne, onuruna el uzatmaktan çekinmiyorlar. Hukukun üstünlüğü ilkesinin kendilerini bağlamadığını düşünüyorlar. Kimi zaman konumları, kimi zaman meslekleri, kimi zaman da ekonomik statüleri itibariyle anayasa ve yasaları çiğneyebileceklerini zannediyorlar. Ama yargının kapsama alanı dışında olmadıkları gerçeğiyle günden güne daha fazla yüzleşiyor, bunu kabullenmekte zorunda kalıyorlar. Ben istediğimi yapar, istediğimi tehdit ederim. Kimse bana dokunamaz. Hoyratlığı, hakikatin sert duvarına eninde sonunda çarpacaktır. Her fırsatta vurguladığımız üzere Türkiye’de, unutmayın, kimse layüsel değildir. Kimse kendisini hukukun üstünde, erişim alanı dışında göremez. Hukuk başka bir şey, kanun başka bir şey. Biz hukuku kanunun üstünde gören bir milletiz. Olaya buradan bakacağız. Kanunu insanoğlu istediği gibi yazar, çizer, yapar. Ama hukuk o değil. Hukuk hakkı, hakkı olana teslim etmektir. Bunu yapacağız. Daha önce de farklı vesilelerle ifade ettim. Nezaket kuralları içinde kalmak şartıyla yargının tasarruflarını tenkit edebilirsiniz. Verilen her kararı haklı bulmak, isabetli bulmak, kayıtsız şartsız doğru kabullenmekte zorunda da değilsiniz. İtirazlarınızı yine kanuni yollardan yapar, eleştirilerinizi yine üslubunca dile getirirsiniz. Geçmişte mahkemelerin ve yüksek yargı organlarımızın bazı kararlarını biz de eleştirdik, rezervlerimizi ifade ettik. Doğru bulmadığımız yönlerini kamuoyumuzla açıkça paylaştık. Hatta şahsımıza ve partimize yönelik aleni hukuksuzluklar karşısında bile mücadelemizi yine hukuk zemininde verdik. Yargıya parmak sallama, yargıyı itibarsız hale getirme, görevini yapan hukuk insanlarını tehdit etme yoluna asla gitmedik. Bugün de aynı tavrımızı muhafaza ediyoruz. Hepimiz yargının görevini layıkıyla, hakkaniyetle, uygun şekilde yerine getirebilmesi için gereken desteği vermekle mükellefiz. Yargıya intikal etmiş süreçlerin siyasi malzeme haline getirilmesi, hakim ve savcılarımızın baskı altına alınması, bilhassa ailesi ve çocukları üzerinden hedefe konulması sorumsuzluğun daniskasıdır. Türk yargısı sadece ve sadece Türk milleti adına karar verir. Türk milleti adına karar verenlere ise kimse ayar veremez. Türk yargısı 15 Temmuz gecesi korku duvarlarını yıkıp atmıştır. Dolayısıyla herkesin, özellikle de siyasi fikirlerin özenli, sorumlu ve dikkatli bir dil kullanması gerektiği kanaatindeyiz. Bu vesileyle, şehit Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz başta olmak üzere adaletin tecellisi için çabalarken vefat eden tüm şehitlerimize, adalet teşkilatımızın tüm mensuplarına Allah’tan rahmet diliyorum. Türkiye’nin dört bir yanında kimi zaman hayatlarını riske atma pahasına cansiperane görev yapan adalet teşkilatımızın tüm mensuplarına, ülkem ve milletim adına teşekkürlerimi iletiyorum. 22 yıllık iktidarlarımız boyunca hukuk ve yargı sistemimizi insana hizmet eden işlevsel bir yapıya kavuşturmak amacıyla çok önemli reformları ve uygulamaları hayata geçirdik. Zamanın gerisinde kalan, güncel ihtiyaçları karşılayamayan mevzuat hükümlerini gözden geçirdik. Pek çok temel kanunu yeniledik. Hak arama yollarını açık ve işler tutarken sisteme yeni kurumlar kazandırdık. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruyla hak ve özgürlüklerin hukuki himayesini genişlettik. Kamu denetçiliği ile idarenin demokratik denetimini başlattık. Ceza infaz sisteminden, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine, özlük haklarından, yargıda hedef sürelerin yeniden belirlenmesine kadar geniş kapsamlı birçok yeniliği devreye aldık. Mevcut binalarımızın fiziki ve teknik altyapısını tamamen yeniledik. Ağır iş yükü baskısı altındaki mahkemeler teşkilatını güçlendirdik. İstinaf yargısıyla iki dereceli yargılamadan üç dereceli yargılamaya geçtik. Yargı mensubu ve personel sayılarını artırdık. Adliye teşkilatımıza sirayet eden FETÖ virüsünü attığımız kararlı adımlarla bünyeden önemli ölçüde temizledik ve temizliyoruz. Milletimizin talepleri ve değişen şartlara göre adalet sistemimizi sürekli güncelliyor, eksiklerini gideriyor, tıkanan noktaları açıyoruz. Güven veren bir adalet sisteminin inşası için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmanın gayretindeyiz. Geçtiğimiz hafta dördüncü yargı reformu strateji belgemizi tanıttık. Yeni yargı reformu ile adil ve makul sürede yargılanma hakkı başta olmak üzere kurumsal yapının güçlendirilmesi ve süreçlerin yeniden yapılandırılması, insan kaynakları kapasitesinin güçlendirilmesi, ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılması, hukuk ve idari yargılama süreçlerinin daha müessir hale getirilmesi ve adalete erişimin kolaylaştırılması hususlarında yeni yol haritamızı belirledik. Adalet hizmetlerinin kalitesini yükseltmeye dönük yeni tedbirlerimizi devreye alıyoruz. Dördüncü yargı reformu stratejisinin bir kez daha ülkemiz, milletimiz ve adalet teşkilatımız için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Tabii burada şu hususu da hatırlatmakta fayda görüyorum. Her konuda olduğu gibi adalet dairesinin pürüzsüz işleyişinde de asıl olan insandır. Adalet insan içindir ancak ve ancak insanla kaimdir. Türk milleti adına karar verirken birikimi, tecrübesi, müktesebatı yanında hukukçunun mihmandarlarından bir diğeri de temiz vicdandır. Vicdanları rahatlatan bir karar vermek kadar vicdanı rahat karar vermek de hayati öneme sahiptir. Bu konuda yaşanan ihmallerin bedelini geçmişte ödemiş bir ülkeyiz. Pusula olarak aklı ve vicdanı kendilerine yetmeyenlerin adalete güveni nasıl tahrip ettiklerini 17-25 Aralık başta olmak üzere birçok kez gördük. Yargıyı ideolojik, örgütsel ve ekonomik çıkarlarına alet edenler adaleti araçsallaştırırlar hem de kendi varlık nedenlerine yabancılaştırırlar. Burada genç hakim ve savcılarımızın vebali son derece ağır bir görevi icra ederken bunu her zaman akıllarında tutmalarını bekliyorum. İnanıyorum ki her biriniz zorluklar karşısında yılmadan, hukukun ve vicdanın sesi dışında hiçbir sese aldırmadan vazifenizi yapacaksınız. Gelecekte vereceğiniz kararlarla ihtilafları sizler çözeceksiniz. Davalı tarafların adalet beklentisini karşılayacağınıza, vicdanları teskin edeceğinize, her dosyanın aynı zamanda bir insan olduğunu asla unutmayacağınıza yürekten inanıyorum. Rabbim yar ve yardımcınız olsun diyorum. Sözlerime bu düşüncelerle son verirken, görev yerleri birazdan belli olacak 1075 hakim ve savcımızın her birine vazifelerinde muvaffakiyetler diliyorum. Programa teşrif eden siz kıymetli misafirlerimize, kıymetli ailelerimize tekrar teşekkür ediyorum. Hepinizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun. Var olun. Kalın sağlıcakla.

Mülakatlarda yolsuzluk devam ediyor Haber

Mülakatlarda yolsuzluk devam ediyor

Türkiye’de uzun süredir tartışma konusu olan mülakat sistemine yönelik eleştiriler devam ederken, yazılı sınavlarda yüksek puan alan adayların elenip düşük puanlı adayların işe alınması tartışmaları daha da derinleşiyor... Esenyurt Kaymakamlığı'nın "Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ADEM Projesi Koordinatör Alımı" kapsamında düzenlenen sınavda, yazılı sınavda birinci olan adaylar elenirken, mülakatla en düşük puanı alan aday birinci olarak kabul edildi. Ancak seçimleri AKP’nin ve Erdoğan’ın kazanmasının ardından mülakatlar kaldırılmamış ve uygulama devam etmişti. Samsun’da kaldığı yurdun altıncı katından atlayarak intihar eden 22 yaşındaki Doğuş Can Kavaklı'nın, Asarcık Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının personel alımında birinci sırada girdiği mülakattan elendiği, yerine 10 puan altındaki kişinin alındığı ortaya çıkmıştı. Kavaklı’nın hayatına son vermesinden bir süre önce, benzer biçimde bir başka kaymakamlık tarafından aynı birime yapılan alımda sınavda birinci olan ismin elendiği, mülakat ile sonuncu olan kişinin işe alındığı ortaya çıktı. Altan Sancar'ın haberine göre Esenyurt Kaymakamlığı tarafından “Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ADEM Projesi Koordinatör Alımı” için ilana çıkıldı. Buna göre, üniversitelerin eğitim fakülteleri, formasyon almak şartıyla fen-edebiyat fakülteleri, psikoloji, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, sosyal hizmet, çocuk gelişimi veya sosyoloji bölümlerinden mezun olan ve 2023 veya 2024 yılında yapılan KPSS sınavından en az 60 puan alan herkesin başvurabileceği belirtildi. İlana başvuru yapanlar arasından iki ayrı mülakata hak kazananlar listesi oluşturuldu. Buradaki liste KPSS puanlarına göre oluşturulurken, kaymakamlığın internet sitesinde yayımlanan bilgilere göre, “ADEM 2 Mülakata Hak kazananlar listesinde” ilk sırada 78,98 puan ile Baver Duygu isimli vatandaş yer aldı. Duygu’nun ardından 74 puanlı Züleyha Şahin, 74 puan ile Saliha Karakaya, 72 puan ile Kübra Tarni ve 72 puan ile Özlem Özyolcu yer aldı. ADEM 1 mülakat listesinde ise ilk sırada 77 puan ile Mihriban Sert yer aldı. Mülakata hak kazanan isimlerin mülakatı kaymakamlıkta yapılırken, mülakata bizzat Esenyurt Kaymakamı Fatih Çobanoğlu da katıldı. Mülakatta hak sahiplerine mesleki alanlarına dair sorular soruldu. Mülakat sonucunda ADEM 1 listesinde yer alan ve birinci sıradaki Sert işe alındı. ADEM 2 listesinde ise son sırada yer alan Özlem Özyolcu’nun işe alınmasına karar verildi. Listede yer alan ve mülakata katılan tüm hak sahipleri arasından en yüksek puanı alan Baver Duygu ise yedekler arasında bile yer bulamadı.

Erdoğan: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, demiştik Haber

Erdoğan: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, demiştik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  AK Parti Kongre Merkezi'nde düzenlenen AK Parti 23. Kuruluş Yıl Dönümü Programı'nda açıklamalarda bulundu. Erdoğan konuşmasında, "Türkiye ne zaman kendini toparlasa, ne zaman ekonomide kabuğunu kırmaya çalışsa bir bahane üretip bizi yolumuzdan çevirmeye çalıştılar. Allah’a hamdolsun bunların hiçbirine eyvallah etmedik. Önce Allah’ın yardımı, sonra aziz milletimizin duası ve desteği sayesinde oyunları bozarak, kirli senaryoları parçalayıp atarak bugünlere geldik." ifadelerini kullandı. Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşlarıhiçbir şey eskisi gibi olmayacak “Bugün mutluyuz, gururluyuz. AK Parti ailesi olarak bugün heyecanlıyız. 23'üncü yaşımıza ulaşmanın sevincini yaşıyoruz. "Artık" diyerek revan olduğumuz millete hizmet yolunda bugün 23'üncü yılımızı devirdik. 23'üncü yılımız, 23'üncü yaş günümüz kutlu olsun.” “Nice isimsiz kahramana tek tek teşekkür ediyorum” “14 Ağustos 2001'den bu yana, tam 23 yıldır AK Parti'nin ülkeye ve millete hizmet sancağını iftiharla taşımış: kurucularımıza, genel başkanlarımıza, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyelerimize, bakanlarımıza, milletvekillerimize, il, ilçe, belde başkanlarımıza ve yönetim kurulu üyelerine, il, ilçe kadın ve gençlik kolları başkanlarımıza, yönetim kurulu üyelerine, belediye başkanlarımıza, belediye meclis üyelerimize, il genel meclis üyelerimize, mahalle ve köy temsilcilerimize, sandık müşahitlerimize, üyelerimize ve AK Parti'nin bu günlere gelmesinde emeği, alın teri, desteği olan nice isimsiz kahramana tek tek teşekkür ediyorum. Binlerce yıllık bu sevdaya gönül veren, bu büyük yolculuğa eşlik eden tüm kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Rahmet-i Rahman'a kavuşan, bugün aramızda olmayan mensuplarımızı, gönüldaşlarımızı, dava ve yol arkadaşlarımızı rahmetle yad ediyorum. Rabbim hepsinin ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin.” Pınarhisar vurgusu “Hiç şüphesiz en büyük teşekkürü aziz milletimiz hak ediyor. Pınarhisar'dan çıktığımız andan itibaren bizi aşkla bağrına basan… Kuruluşumuzdan bu yana bizi çok güçlü biçimde destekleyen… Girdiğimiz her seçimde, karşılaştığımız her sıkıntıda, maruz kaldığımız her saldırıda dimdik yanımızda duran milletimin her bir ferdine, şahsım ve partim adına teşekkürlerimi arz ediyorum. Böyle bir milletin mensubu ve hizmetkarı olmaktan bahtiyarlık duyuyoruz. Bizlere, Türkiye'ye, Türk milletine ve tüm insanlığa hizmet etme imkanını bahşeden ve bu güzelliği yaşatan Rabbimize sonsuz hamd ediyoruz. AK Parti'nin 23'üncü yaşının; ülkemize, milletimize, demokrasimize ve tüm insanlığa hayırlı olmasını Rabbim'den niyaz ediyorum.” “ak Parti bizatihi milletimiz tarafından kuruldu” “Kıymetli dava ve yol arkadaşlarım, AK Parti, bundan 23 sene önce milletin umudu olarak, bizatihi milletimiz tarafından kuruldu. Her zaman söylüyorum: 14 Ağustos 2001'de biz o güne kadar dalga dalga büyüyen bir gönül hareketinin sadece tabelasını astık. Kefenimizi giyerek başlattığımız ‘büyük ve güçlü Türkiye’ mücadelesinde ‘milletimize emanetinin emin ellerde olacağının’ sözünü vermiştik. ‘Gerekirse kendimiz bedel ödeyeceğiz fakat aziz milletimize asla bedel ödetmeyeceğiz’ demiştik. Yine 23 sene önce problemlerin altında ezilen Türkiye'ye ‘meselelerimiz çözümsüz değildir’ özgüvenini aşıladık. “Muhafazakar-demokrat kimliğimiz” “Türkiye'nin kutuplaştığı, Türk siyasetinin kendine çıkış yolu aradığı bir dönemde ‘muhafazakar-demokrat’ kimliğimizle milletimizin ruh köküne sadık kalarak ülkemizin kronik sorunlarını çözmeyi vadettik. Bir dip dalga hareketi olarak doğan, kurulan, büyüyen AK Parti, çok kısa sürede milyonların umudu haline dönüştü. Gittiğimiz her yerde büyük bir coşkuyla karşılandık. 7'den 77'ye, toplumun her kesiminden muazzam bir teveccüh gördük.” “Milletin  umutlarını yeniden dirilttik” “Yorulmuş, tükenmiş, gelecekten ümidini kesmiş, karamsarlık girdabında sürüklenen bir milletin umutlarını yeniden dirilttik. Milletimiz AK Parti'de yıllar sonra kendini gördü; kendi değerlerini temsil eden samimi, liyakatli, gayretli ve Türkiye sevdalısı kadrolar gördü. Kuruluşumuzun üzerinden yalnızca 14 ay geçmişken, aziz milletimizin takdiriyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu, işte bu yüce ruhla üstlendik. Türkiye'yi yönetme mesuliyetini devraldığımız andan itibaren milletimize karşı görevlerimizi hakkıyla yerine getirmenin çabasındayız. Problemlerin karmaşıklığı karşısında ürken, çekinen, korkan değil; tam tersine ne kadar büyük olursa olsun meselelerin üzerine cesaretle giden ve çözüme odaklanan bir anlayışla hareket ediyoruz. ‘Aşkla çalışan yorulmaz, bize yorulmak, pes etmek yakışmaz' diyoruz." "Meclis'in iradesine ipotek koymak istediler" “Bakınız bugüne kadar nice engelle karşılaştık. Yol boyunca nice badireler atlattık; bizi hizmetten, bizi çalışmaktan, bizi üretmekten alıkoymak isteyen nice sinsi senaryolarla muhatap olduk. Sokak olaylarından vesayet girişimlerine, kanlı darbe teşebbüslerinden terör eylemlerine kadar pek çok tehditle mücadele ettik. Ankara'nın göbeğinde "Ordu Göreve" pankartları açarak alenen darbe çığırtkanlığı yaptılar. Gazete kupürleri marifetiyle partimizi kapatmaya kalktılar. 367 diye bir şey uydurarak Meclis'in iradesine ipotek koymak istediler.” "Milletin iradesine çökmeye kalkıştılar" Cumhuriyet mitingleriyle insanımızı kışkırttılar. Gezi Olaylarında 3-5 ağacın taşınmasını bahane ederek sokaklarımızı ateşe verdiler. PKK'sından FETÖ'süne, DEAŞ'ından DHKPC'sine varıncaya kadar yularını ellerinde tuttukları bütün taşeronları üzerimize saldılar. 17-25 Aralık'ta emniyet-yargı teşkilatlarımıza sızan haşhaşileri, 15 Temmuz gecesi silahlı kuvvetlerimiz içindeki hainleri kullanarak, milletin iradesine çökmeye kalkıştılar.” "Kirli senaryoları parçalayıp atarak bugünlere geldik" “Her seçim döneminde sandığın itibarına gölge düşürmek, kitleleri karşı karşıya getirmek için sayısız yola başvurdular. Türkiye ne zaman kendini toparlasa, ne zaman ekonomide kabuğunu kırmaya çalışsa bir bahane üretip bizi yolumuzdan çevirmeye çalıştılar. Allah'a hamdolsun bunların hiçbirine eyvallah etmedik. Önce Allah'ın yardımı, sonra aziz milletimizin duası ve desteği sayesinde oyunları bozarak, kirli senaryoları parçalayıp atarak bugünlere geldik.”

Erdoğan: Birinci hedefimiz, kamu harcamalarında tasarruf Haber

Erdoğan: Birinci hedefimiz, kamu harcamalarında tasarruf

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak dönüşü uçakta aralarında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Hükümet olarak birinci önceliğin enflasyonu düşürmek bunun için de tassarufu önce kamu uygulamak olduğunu belirten Erdoğan, "Önceliğimiz, birinci hedefimiz, tasarrufu kamu harcamalarında uygulamak, enflasyonu düşürmek, ekonomiyi rahatlatmak. Daha önce başardık, yine başaracağız" diye konuştu. Kamuda tasarruf çalışmalarının kapsamına ilişkin soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan şu cevabı verdi: "Tasarruftan kamuda gereksiz harcamaların ortadan kaldırılması, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması anlaşılmalıdır. Yani bundan farklı bir şey anlaşılmamalı. Bütçelerin buna göre revize edilmesi için bizler de şu anda bir çalışma yapıyoruz. Hazine ve Maliye Bakanlığımız tasarruf adımlarını takip edecek, resmi taşıt kullanımlarından, haberleşme giderlerine, temsil, tören, ağırlama hizmetlerinden, demirbaş alımlarına kadar tüm harcamalar gözden geçirilecektir. Gerçek ihtiyaçlar tespit edilip ihtiyaç dışı harcamaların önü kesilecek. Milletimizin refahını artırmak için tasarruf tedbirleri almak durumundayız. Bunun için de gereği neyse kesinlikle bunu hükümet olarak yapmakta kararlıyız. Önceliğimiz ve birinci hedefimiz, tasarrufu kamu harcamalarında uygulamak, enflasyonu düşürmek ve ekonomiyi rahatlatmaktır. Bunu daha önce biz başardık. Yine başaracağız." 12 yıl sonra Irak'a ziyaret düzenleyen Erdoğan, "Kısa süre içinde somut birtakım adımlarla enflasyonu da artıran bu fahiş fiyatlara karşı mücadelemiz kesinlikle gerçekleşecektir" ifadelerini kullandı. Erdoğan, milletin refahını artırmak için tasarruf tedbirleri almak durumunda olduklarını belirterek, "Bunun için de gereği neyse kesinlikle bunu hükümet olarak yapmakta kararlıyız" dedi. "Fahiş fiyatları önlemek için ambalajların üzerine fiyatların yazılması konusu da düşünülebilir" Cumhurbaşkanı Erdoğan son dönemde özellikle gıdada artan fahiş fiyat şikayetlerine ilişkin sorulara, "Burada temel önceliğimiz her şeyden önce vatandaşımızın refahıdır. Fahiş fiyatlarla mücadelede yeni ve daha caydırıcı tedbirler ortaya koyabiliriz. Aşırı kar hırsı dizginlenmediği müddetçe ne kadar maaş artışı yaparsanız yapın sorun devam edecektir. Hele gıda gibi mecburi kalemlerde buna müsaade edemeyiz. Gerekli tedbirler için ilgili bakanlıklarımız şu anda çalışmalarını yapıyorlar. Kısa süre içinde somut birtakım adımlarla enflasyonu da artıran bu fahiş fiyatlara karşı mücadelemiz kesinlikle gerçekleşecektir. Ambalajların üzerine fiyatlarının yazılması konusu da düşünülebilir. Burada taviz veremeyiz, üzerine üzerine gideceğiz. Milletimizin fahiş fiyat yükünün altında ezilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Bunu kim yaparsa yapsın bedelini fazlasıyla ödeyecek" sözleriyle yanıt verdi.

Erdoğan: Hedefimiz savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye Haber

Erdoğan: Hedefimiz savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye

Yalova Sefine Tersanesi’nde düzenlenen ‘Mavi Vatana Güç; Yeni Deniz Platformları Teslimat Töreni’ne katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “2002 yılında savunma projelerimizin bütçe büyüklüğü 5.5 milyar dolarken bugün rakam 16 kat artışla 90 milyar dolara ulaştı” dedi. Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle ; Donanmamızın caydırıcılığını daha da artıracak projelerin teslim töreni nedeniyle bir aradayız. TCG Derya, TCG Anadolu'dan sonra en büyük gemi olma özelliğine sahiptir. MİLGEM projesinin 5. gemisi olan TCG İstanbul yerli imkanlarla üretilen ilk milli fırkateyndir. Teslimatı yapılan gemilerimizin donanma ve TSK'ya hayırlı olmasını diliyorum. Dosta güven düşmana korku verecek İlk insansız su üstü aracımızı da donanmamıza teslim ediyoruz. Marlin SİDA görevlerini insansız ve tam otonom olarak icra edecektir. Denizlerdeki hakimiyetimizi destekleyecek, dosta güven, düşmana korku verecektir. Projeye hayat veren mühendislerimizi, teknisyen, işçileri kutluyorum. Bu projelerin sırrı kurumlarımız arasındaki giderek gelişen yakın işbirliği ve koordinasyondur. SSB öncülüğünde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, tersaneler, ilgili kurumlar ahenkli bir şekilde çalışıyor. Kurumlar arası eşgüdüm güçlendikçe de oyun değiştiren projeler ortaya çıkıyor. Önümüzdeki dönemde bu koordinasyonu çok daha ileriye taşıyacağımıza yürekten inanıyorum. Yüzde 80 yerlilik oranına ulaştık Bu anlayışla Mavi Vatan'ın güvenliğini temin için birçok projeyi hayata geçirdik. Yüzde 80'e varan yerlilik oranına ulaştık. Gemilerin sadece inşasını yapmakla kalmıyoruz. İnşa edilen gemilerde sensör, faydalı yük, silah ve mühimmatları yerli ve milli olarak üretebiliyoruz. Savunma Sanayinde güçlülük ve bağımsızlık vurgusu Bu projeler savunma sanayi hedeflerimizin de tek tek gerçekleşmekte olduğunu gösteriyor. Günümüzde savunma alanında güçlü ve bağımsız olmayan ülkelerin istikballerine güvenle bakabilmeleri mümkün değildir. Rusya-Ukrayna savaşından Gazze'deki katliamlara, Suriye'deki zulümden, Libya'daki krize kadar her hadise yanı başımızda vuku buluyor. Türkiye tüm bu gerilimlerin ortasında ayaklarına yıllardır takılan çelmelere rağmen istikrar abidesi olarak adından söz ettiriyor. Çatışmaların sona erdirilmesi için de gayret sarf ediyoruz. 2 yıl önce çatışmaların daha ilk aylarındayken Rusya-Ukrayna arasında başlattığımız sürecin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Savaş lobilerinin sabote etmek istediği bu süreç hedefine ulaşabilseydi, on binlerce insan hayatta kalacaktı. Bizi eleştirenlerin bugün bize hak verdiğini görüyoruz. Emin olun benzer bir pişmanlık Gazze'deki trajedi için de yaşanacaktır. İsrail yönetimine sınırsız destek verenleri hepimiz ibretle takip ediyoruz. İsrail'in işlediği katliamlara göz umanlar yarın keşke demekten kurtulamayacak edamet yaşayacaktır. 25 bine yakın masum Gazzeli'nin katli başta olmak üzere 100 bin kişinin canını yakanlar bunların yakıcı sonuçlarıyla yüzleşeceklerdir. Uluslararası alandaki yansımalarına şahit olmaya başladık. En son kötü sınavlarını Gazze meselesinde veren batılı ülkelerin artık hiçbir inandırıcılığı kalmadı. Lafa gelince demokrasi avaneliğini kimseye bırakmayanların faşist yüzleri ortaya çıktı. 105 gündür vahşice öldürülen çocukları, bebekleri görmediler. Zulmü engelleyecek tek bir adım dahi atılmadı. Daha önce Irak'ta Bosna'da Suriye'de Somali'de olduğu gibi küresel güvenliği sağlamakla mükellef kurumlar başarısız oldu, sınıfta kaldı. Günümüzün Führeri Netanyahu'nun Filistin halkına yönelik soykırıma varan barbarlıklarını izlemekle yetindiler. 10 milyar 240 milyon dolarlık yeni sözleşme imzaladık Tüm bu yaşananlar özellikle bunların karşısında en fazla yükselten ülkelerden biri biziz. 2002 yılında savunma projelerimizin bütçe büyüklüğü 5.5 milyar dolarken bugün rakam 16 kat artışla 90 milyar dolara ulaştı. 185 ülkeye 230 çeşit ürün satarak toplamda 5.5 milyar dolarlık ihracat tutarı yakaladık. Bu dönemde 10 milyar 240 milyon dolarlık yeni sözleşme imzalandı. Ülkemiz kendi savaş gemisini tasarlayan 10 ülke arasında yer alıyor. Elektronik harp alanında öncü olan ülkemiz İHA ve SİHA üretiminde ise dünyanın ilk 3-4 ülkesinden biri. Bunu da büyük güçlerin desteğiyle değil tedarikçilerin zorluklarına rağmen başardık. Kendi göbeğimizi kendimiz kestik. Hedefimiz savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye Teröre karşı yürüttüğümüz mücadelede sürekli engellerle karşılaşırdık. Sınırlarımız içinde ve dışında terörle mücadele operasyonlarını rahatça yapabiliyoruz. Suriye ve Irak'taki terör bataklıkları kurutuluncaya kadar teröre karşı mücadeleyi kararlılıkla devam ettireceğiz. Elbette tüm bu adımları atarken şu gerçeği unutmuyoruz. Savunma sanayi duraklamayı kabul etmeyen, tempolu çalışmayı gerektiren dinamik bir alandır. Hedefimiz savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye'dir. Rabbim yar ve yardımcımız olsun."

Erdoğan: Garantörlüğe hazırız Haber

Erdoğan: Garantörlüğe hazırız

Erdoğan bugün burada sizlerle olmam da münasebetlerimizi daha da ileri taşıma irademizin bir tezahürüdür. İnşallah el birliği, gönül birliği içerisinde hareket ederek münasebetlerimizi güçlendireceğimize inanıyorum. Körfez ülkeleriyle ticaret hacmimiz son 20 yılda 13 kat artarak geçen sene itibarıyla 23 milyar dolara ulaştı. Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerine yeniden başlanması ve anlaşmanın kısa sürede yürürlüğe girmesi, ticaretimizi daha da artıracaktır. Körfez ülkelerindeki kardeşlerimizin turistik seyahatlerinde en çok tercih ettiği ülkelerin başında Türkiye'nin gelmesi bizler için ayrı bir mutluluk kaynağıdır. Konseyle ilişkilerimizin temel unsuru olan Stratejik Diyalog Bakanlar mekanizması bugüne kadar 5 toplantı yaptı. Dışişleri Bakanlarımızın iştikakıyla düzenlenen toplantıların 6'ncısına inşallah 2024 yılının ilk çeyreğinde ev sahipliği yapacağız. Körfez bölgesini, ülkemiz üzerinden kara yoluyla Avrupa'ya bağlayan ulaştırma projelerine büyük önem atfediyoruz. Bu projelerin enerji iş birlikleriyle taçlandırılması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye, uluslararası yatırımcılar için güvenli liman olma vasfını koruyor. Türk ekonomisine güvenene kardeşlerimize gereken her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu ifade etmek isterim. Savunma sanayii alanında Körfez'deki kardeşlerimizle hamdolsun çok farklı bir ivme yakaladık. Son hadiseler, bu alandaki iş birliğimizin ne kadar önemli ve stratejik olduğunu ortaya koydu. Ortak üretim ve finansman dahil, savunma sanayiindeki iş birliğimizi çeşitlendirmemizde fayda görüyorum. Riyad'da düzenlediğimiz İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi'yle Filistin halkıyla dayanışmamızı açık ve net gösterdik. Gazze krizindeki bu ortak tavrımız, bölge ülkeleri olarak sorunlarımızı sahiplenme noktasında da bir örnek oldu. Zirvede alınan kararların takibini yapmamız önemlidir. Dışişleri Bakanları Temas Grubu, çeşitli ülkelerde görüşmeler yürüttü, bu temaslara devam edecekler. Gazze'de kısa süreli geçici insani aranın sağlanması ve esir takası konusunda Katar'ın çabalarını takdirle karşılıyoruz. Garantörlüğe hazırız Tabii bu fasılanın kalıcı bir ateşkese dönüşmesini temenni ediyorduk ancak bu gerçekleşmedi. Netenyahu yönetimi, siyasi ömrünü uzatmak uğruna tüm bölgemizin güvenliğini, geleceğini tehlikeye atıyor. Çoğunluğu çocuk ve kadın 17 bin Filistinli masumun hayatını kaybetmesi insanlık suçudur, savaş suçudur. İsrail'in işlediği bu suçlar yanına kar kalmamalıdır. Türkiye olarak bölgeye yönelik insani yardımlarımızı artırarak sürdürüyoruz. Bugüne kadar 12 uçak ve 2 sivil gemi dolusu yardım malzemesini El Ariş'e sevk ettik. Kanser hastaları ve çocuklar başta olmak üzere yaralıların Türkiye'ye intikalini sağladık. Önceliğimiz derhal kalıcı ateşkesin ilan edilmesi ve kesintisiz bir şekilde insani yardım akışının teminidir. Son gelişmelerle birlikte 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulmasının ehemmiyeti bir kez daha görüldü. Bu maksatla garantörlük dahil, bölge ülkeleriyle birlikte sorumluluk almaya hazır olduğumuzu açıkladık. Tüm aktörleri iş birliğine davet ediyoruz Gazze'deki mezalimin, Suriye'yi de içerecek bölgesel bir savaşa dönüşmesine fırsat vermememiz gerekiyor. Suriye'nin istikrara kavuşmasının önündeki en büyük engel Suriye'nin toprak bütünlüğü ve birliğini tehdit eden başta PKK, PYD ve YPG olmak üzere ayrılıkçı terör unsurlarıdır. Bu terör örgütlerinin kendilerini meşrulaştırma çabalarına karşı tüm kardeşlerimizin müteyakkız olmasını bekliyoruz. Suriye ihtilafına 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı temelinde siyasi bir çözüm hedefliyoruz. Suriyelilerin gönüllü ve güvenli geri dönüşleri için de gerekli koşulların oluşturulması gerekiyor. Tüm aktörleri bu doğrultuda iş birliğine davet ediyoruz. Körfez İşbirliği Konseyi'nin kendi içinde kurumsal yapısını güçlendirme gayretlerini memnuniyetle takip ediyoruz. Bu derinleşmenin genişlemeyle eş zamanlı olarak yürütülmesi inanıyorum ki konseye farklı ufuklar açacaktır. Körfez bölgesiyle yakın temasımızı ve stratejik iş birliğimizi ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı temelinde ilerletmeye hazır olduğumuzu tekrar vurgulamak isterim.

Erdoğan, Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı na ilk imzayı attı Haber

Erdoğan, Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı na ilk imzayı attı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan öncülüğünde Türk Evi’nde "Küresel Sıfır Atık Hareketine Doğru" etkinliği kapsamında imza töreni düzenlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Emine Erdoğan öncülüğünde Küresel Sıfır Atık Hareketi’ne küresel bireysel katılımı sağlamak amacıyla internet sitesi üzerinden imzaya açılan “Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı”nı imzalayan ilk kişi olarak sıfır atık gönüllüsü oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan “https://zerowastecommitment.com" isimli internet sitesi üzerinden bugün ilk defa küresel imzaya açılan iyi niyet beyanını çevrimiçi olarak imzaladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile hazırlanan panoya da imza attı. "Daha temiz, yeşil ve yaşanabilir bir dünya için tavrımızı ortaya koyduk" Cumhurbaşkanı Erdoğan, iyi niyet beyanına ilişkin yaptığı açıklamada, az önce insanlığın geleceği adına önemli bir imza attıklarını belirterek, "Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını” imzalayarak daha temiz, yeşil ve yaşanabilir bir dünya için tavrımızı ortaya koyduk" dedi. Eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde 2017 yılında başlayan Sıfır Atık Hareketinin küresel bir marka haline geldiğini vurgulayan Erdoğan, Türkiye’nin yanı sıra 105 ülkenin eş-sunuculuğuyla kabul edilen 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan edildiğini ve bundan memnuniyet duyduklarını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “İklim değişikliği ve çevre kirliliği krizleriyle mücadelemizi çok boyutlu bir şekilde devam ettireceğiz. Türkiye olarak, gelecek kuşaklara karşı görevlerimizi hakkıyla yerine getirmenin peşindeyiz. 2053 yılında hedefimiz, Net Sıfır Emisyona ulaşmaktır. Diğer hedeflerimiz gibi inşallah bunu da başaracağız. Buradan, küresel ısınmada tarihi sorumluluğu fazla olan ülkeler başta olmak üzere herkesi harekete geçmeye çağıyorum. Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sürecin buralara gelmesinde emeği geçenleri canı gönülden tebrik ediyorum.” “Sıfır Atık küresel bir harekete dönüştü” Emine Erdoğan ise imza töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye’de 2017’de başlatılan projenin bugün küresel bir harekete dönüştüğünü vurguladı. Sıfır Atık hareketinin başarıya ulaşmasında ve bugünleri görmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinin en önemli faktör olduğunu belirten Emine Erdoğan, Türkiye’nin yeşil devriminin lideri olarak, Sıfır Atık hareketine gereken desteği her zaman verdiğini kaydetti. Erdoğan şunları kaydetti: “Geçen sene BM Genel Sekreteri Guterres ile imzalanan Sıfır Atık İyi Niyet Beyanını küresel imzaya açtığımız bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız ilk imzayı atarak yine en güçlü desteğini bizlere gösterdi. Kendisine, tüm Sıfır Atık ve çevre gönüllüleri adına teşekkürlerimi sunuyorum. Hareketin Ortak Evimiz Dünya için hayırlara vesile olmasını diliyorum.“ İyi Niyet Beyanı İyi Niyet beyanında şu ifadeler yer alıyor: “Biz Paris Anlaşması ve 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi hedeflerine ulaşmak için, sınırlı kaynakların verimli kullanımını teşvik etmek; önleme, azaltma, geri dönüşüm ve yeniden kullanım gibi yollarla atık oluşumunu azaltmak ve ortadan kaldırmak gerektiğini bilerek, sürdürülebilir atık yönetimi, kaynak verimliliği ve iklim değişikliği arasındaki güçlü ilişkiyi kabul ederek, sürdürülebilir atık yönetimi uygulamalarını hayata geçirmeyi görev ediniyoruz. Sıfır atık yaklaşımını dünya çapında teşvik etmeyi ve daha geniş düzeyde tanınması ve uygulanması için en iyi uygulamaları paylaşmayı taahhüt ediyoruz. Ayrıca, sorumlu bir atık üretimi ve tüketimini teşvik etmek amacıyla sıfır atığı destekleyen girişimleri, kampanyaları, programları, projeleri ve faaliyetleri desteklemeyi taahhüt ediyoruz. En iyi uygulamaları ve Türkiye’nin Sıfır Atık Projesi gibi projelerden alınan dersleri paylaşmayı ve atık yönetimi konusunda benzer politikaların geliştirilmesini teşvik etmeyi vadediyoruz. BM Üye Devletlerini, BM Sistemi kuruluşlarını ve sivil toplum, özel sektör, medya mensuplarını ve yerel yönetimleri, döngüsel ekonomiye küresel geçişi hızlandırmaya ve atıkların iklim değişikliği üzerindeki olumsuz etkisini azaltmaya yardımcı olacak stratejileri, yaklaşımları ve programları uyumlu hale getirmeye çağırıyoruz.” Bugün web sitesi üzerinden imzaya açılan iyi niyet beyanı, bu önemli çalışmanın küresel düzeyde bireysel destekçi sağlaması adına büyük önem taşıyor.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Ekometre En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.