İş dünyası ilginç bir dönemden geçiyor.
İş adamları ise diken üstündeler.
Ülkenin çarklarını döndüren sanayiciler, ticaretçiler, esnaflar, üreticiler ile gücünü, enerjisini, emek ve alın terini işe koyan işçiler ekonomik kalkınmanın asli unsurları olarak daima bir adım öne çıkarlar.
Devlet, gücünün önemli bir kısmını buradan karşılar.
Üretime katkısı olmayan, yüz tane, bin tane işçi çalıştırmayan rantiyeciler, avantacılar, vergi rekortmenleri listelerinde kendilerini saklayanlar konunun dışındalar…
Bildiğimiz, geleneksel sanayicilerimizin hayat anlayışlarının merkezinde, üretmek, insanlara iş ve devlete vergi vermek anlayışı hakimdir.
‘Adam üretiyor’, ‘Yüzlerce işçisi var’, ‘Devlete ve millete katkı sağlıyor’, ‘Allah razı olsun’ diye bahsedilmesi iş insanına güç, mutluluk, iş yapma azmi ve şevki veriyor.
Gerçek sanayici de enerjisini buradan alıyor.
*
BASKI ALTINDALAR
Bir makine daha almanın, fabrikayı büyütmenin, daha çok insana ekmek vermenin, daha çok üretmenin, daha çok ihracat yapmanın, daha çok vergi vermenin, çevreyi daha az kirletmenin derdinde olanlardan, gerçek iş insanlarından, sade yaşayan, politikayla da fazla ilgilenmeyen, kendilerini üretmeye adamış insanlardan bahsederken ülkemin bu kahramanlarıyla gurur duyuyorum.
Gecesini gündüzüne katarak iş odaklı düşünen insanların yaşamlarının bir kesitine, sağlıklarına dokunalım. Dışarıdan göründüğü gibi değil…
Sanayiciler, alın teriyle elde ettikleri sermayeyi çeviren o iktidar ve güç sahibi insanlar aslında ağır bir baskı altındalar.
Bu baskı, Maliye’nin, Hazine’nin ve Ekonomi yönetiminin yaptığından daha tesirli…
Bu günlerde ekonomik model denemeleri ise başka bir alem…
Sanayici ve üreticiler, zorlanmaları ve baskı altında kalmalarıyla sağlıklarından oluyorlar.
Özellikle 40-45 yaş üstü olanlar.
Ünlü ünsüz, tanınmış tanınmamış sanayicilerimizin büyük bir çoğunluğunun kronik hastalıkları var.
Tedavi görüyorlar, ilaç kullanıyorlar.
*
İş, piyasa, finans, maliyetler, hammadde, müşteri, giderler, gelirler derken yaptıkları işten elde ettikleri kazancı ağız tadıyla, keyifle tüketemiyorlar…
İş adamlarımız;
Stres altında iş ve özel yaşamlarını sürdürüyorlar.
PARAYI KAZAN, SAĞLIĞI KAYBETME
Hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız, dengesiz ve düzensiz beslenme, sigara tüketimi ile bunların tamamen dışında, kendilerinin değiştiremeyeceği genetik ve ülkenin ekonomik-sosyal politikalarının getirdiği ağır yükler…
Gel de baş et…
Ancak, baş etmeli!
Kapıda bekleyen baş belası; kalp krizi, beyin kanaması, kanser ve diyabeti alt etmeli.
Gerçek şu ki, iş adamlarını hayattan kopartan, en çok öldüren sebepler bunlar…
BİR ŞEYLER YAPMALI
Parayı kazanıp sağlığı kaybetmemeli…
Kazanılan paralarla, kaybedilen sağlık geri alınabilir mi?
İşte bu yüzden toplumun güçlü, kuvvetli, dayanıklı, yorulmaz, inatçı, atak, girişimci ve önder olarak gördüğü iş insanları, sanayiciler ve sağlığı kaybetme riski altında yaşayanlar kendilerini daha fazla önemsemeli…
Bir şeyler yapmalı…
İşveren olarak iş adamlarının yüklendikleri ağır sorumlulukların getirdiği sağlık sorunlarından bahsettik.
Gelecek yazımızda da ‘ne yapmalı nasıl yapmalı?’ konusuna değineceğiz.
Hoşça kalın, sağlıkla kalın.