İlk kez Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip coronavirüs salgını son zamanlarda küresel piyasaların takibinde yer alıyor.  Ocak ayının ortasından itibaren dünya gündemine taşınan Çin’deki coronaviüsün kuluçka süresinin 14 güne kadar çıktığı ve virüsün bu süreçte bile bulaşıcı olduğu belirtilirken, şu ana kadar virüsün yayılmasının tam olarak önüne geçilebilmiş değil. Çin’de virüs salgını nedeniyle hayatını kaybeden insanların sayısı her geçen gün artış gösterirken,  virüsten etkilenen kişi sayısı da artış kaydediyor. Şu ana kadar 20’ye yakın ülkede coronovirüs vakasına rastlandı. Çin’de birçok uluslararası firma üretimine ve faaliyetlerine geçici olarak ara verirken, virüs salgını nedeniyle Çin’deki hayat durma noktasına geldi. Mevcut durumdan en çok etkilenen sektörler turizm ve havacılık sektörleri olurken, sanayi üretiminin de tıpkı özel yatırımlar gibi coronavirüs salgınının negatif etkilerinden zarar göreceği belirtiliyor. Salgının devam etmesi ve etkilerinin büyümesi durumunda, Çin GSYH’sının %2 - %3 aralığında düşüş kaydedebileceği tahmin edilirken, salgının bölgedeki diğer Asya ülkeleri ve küresel ekonomiler içinde baskı yaratacağı değerlendiriliyor. Başta Çin ekonomisi olmak üzere virüs salgının küresel ekonomi üzerindeki etkileri yakından izlenecek olup, küresel ekonomi üzerindeki olası etkileri merkez bankalarının kararları ve izleyeceği politikalar üzerinde de etkili olacaktır. Virüs salgınına ilişkin yaşanan gelişmeler ocak ayının son haftasında küresel risk iştahı üzerinde baskı oluştururken, güvenli liman talebinin güç kazanmasına neden oldu. Bununla birlikte şubat ayında virüs salgınına ilişkin endişelerin bir miktar sindirildiği, küresel ekonomi üzerinde çok ciddi bir etki bırakmayacağına ilişkin iyimser beklentilerin güç kazandığı görülürken, risk iştahı toparlanma gösteriyor. Ancak virüs salgınına ilişkin gelişmeler ve salgının boyutu önemini koruyamaya devam etmekte olup, risk iştahının dalgalı bir seyir izlemesine neden olabilecektir. Salgın ile ilgili haber akışları bir süre daha piyasaların ve dünyanın gündemindeki yerini koruyacaktır.

Küresel merkez bankaları bekle – gör politikasını sürdürüyor

2019 yılında küresel ekonomik görünümdeki zayıflama sinyalleri nedeniyle küresel merkez bankalarından faiz indirim ve parasal genişleme adımları geldi. Gerçekleştirilen faiz indirimleri ve ekonomileri destekleme adımlarının etkisiyle küresel ekonomilerde dengelenme görülürken, 2020 yılında küresel merkez bankalarının bekle – gör politikası izlemesi öngörülüyor. Ocak ayı içerisinde gerçekleşen Japonya Merkez Bankası (BoJ), Avrupa Merkez Bankası (ECB), İngiltere Merkez Bankası (BoE) ve Amerikan Merkez Bankası (Fed) faizlerde değişikliğe gitmezken, aralık ayı içerisinde gerçekleştirdikleri toplantılarda piyasayla kurdukları iletişime benzer bir iletişim kurdular. Fed Başkanı Powell’ın açıklamalarında virüs salgına bağlı olarak belirsizliklerin arttığı söylemi dikkat çekerken, mevcut para politikasının uygun olduğu değerlendirmesi ön plana çıktı. Küresel çapta merkez bankalarında da yıl boyunca veri odaklı yaklaşımın genel olarak korunacağını değerlendiriyoruz. Küresel ekonomilerde kırılganlık artış kaydedecek olursa faiz indirimlerinin tekrar gündeme geldiği görülebileceği gibi, risk iştahının ve ekonomilerin olumlu seyrine bağlı olarak karar metinlerinde daha şahin ifadeler görebiliriz. Bununla birlikte küresel ve gelişmiş merkez bankalarının 2020 yılındaki genel duruşlarının, gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımlarını destekler mahiyette kalabileceğini değerlendiriyoruz.

Yurt içi piyasalardaki gelişmeler

Türkiye ekonomisinde en kötünün geride kaldığı ve 2020 yılında ekonomide tekrar güç kazanımının etkili olacağına ilişkin olumlu beklentiler ile içsel risklerin belirli ölçüde sindirilmesi yurt içi piyasalarda alım iştahını artıran temel gelişmeler olarak sıralanabilir. Küresel risk iştahındaki güç kazanımının da katkısıyla 2019 Ekim’den bu yana yurt içi piyasalarda olumlu bir seyir izlenirken, 2020 yılında genel olarak olumlu havanın korunacağını değerlendiriyoruz. Ancak küresel çapta yaşanan gelişmeler (ABD – İran gerilimi, Çin’deki virüs salgını vb.) zaman zaman risk iştahı ve TL varlıklar üzerinde dalgalanmalara neden olabilecektir. Ayrıca siyasi ve jeopolitik gelişmelerin de yakından takip edilmesi yararlı olacaktır. Gerek Libya gerekse İdlib konusundaki gelişmeler yurt içi piyasaların yakın takibinde yer alacak. Türk Lirası’nın seyri üzerinde de gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımları ve TCMB’nin faiz kararları belirleyici olacaktır.