TL varlıklarda oynaklığın (volatilitenin) önemli ölçüde artış kaydettiği bir dönemden geçiyoruz. Volatilitenin ciddi bir yükseliş kaydettiği mayıs ayı içerisinde hem Türk Lirası’ndaki ciddi değer kayıpları hem de Borsa İstanbul’da yaşanan düşüşler dikkat çekmişti. Mayıs ayındaki değer kayıpları ve yüksek volatilitenin ardından haziran ayına da küresel piyasalarda yoğun bir gündem ile başladık. Hem yoğun ekonomik veri akışının olduğu hem de seçim sürecinin içerisinde bulunduğumuz haziran ayında, yurt içi piyasalarda volatilitenin ve satış baskısının devam ettiği izleniyor. Devam eden satış baskısında haziran ayında açıklanan enflasyon ve cari açık verilerindeki olumsuz seyrin de etkili olduğunu görüyoruz. Ayrıca seçim sürecinin getirmiş olduğu belirsizlik ve Türkiye özelinde risk fiyatlamasının da TL varlıların negatif ayrışmasına katkı sağladığını söylemek mümkün. Yılın ikinci yarısından sonra hem enflasyon hem de cari açık verilerinde zirveleri gördükten sonra baz etkisine bağlı olarak sınırlı iyileşmeler görmeyi beklesek de, kalıcı ve anlamlı bir düzeltme için sıkı para politikasının diğer araç ve politikalarla desteklenmesi gerekmektedir. Enflasyon ve cari açık tarafında anlamlı bir iyileşme sağlanmadan ve kur ile faizlerdeki volatilite sona ermeden borsada sağlıklı bir fiyatlama sürecinden bahsetmek oldukça güç. Bu nedenle seçim süreci sonlanana kadar yatırımcıların yurt içi piyasalarda oynaklığın ve satış baskısının bir süre daha devam edebileceğini göz önünde bulundurulmaları yararlı olacaktır.
Seçim süreci fiyatlamalar üzerinde etkili
24 Haziran’da gerçekleştirilecek seçimler öncesi siyasilerden gelen mesajlar ve anket sonuçları ön planda olmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sitemine geçişi sağlayacak bu seçimin önceki seçimlerden farklı olması nedeniyle piyasaların fiyatlama konusunda zorlandığı ve dalgalanmaların arttığı görülmektedir. Seçimin gerçekleşmesinin ardından verilecek mesajların piyasalar üzerinde oldukça önemli etkileri olduğunu görülebilir. Bu tarafta para politikası ve maliye politikası ile ilgili verilecek mesajların yanında, enflasyon ile mücadelede de alınacak önlemler TL varlıkların seyri ve son dönemde artan volatilitenin yatışması açısından kritik öneme sahip olacak. Mevcut durumda yatırımcıların seçim sonlanana kadar bekle – gör stratejisine geçtiklerini görülebilir.
Gelişmekte olan ülke piyasalarında da satışlar etkili
2018 yılında ABD Başkanı Trump’ın atmış olduğu adımlar ve aldığı kararlar ile birlikte küresel risk iştahındaki dalgalanmaların yanında olası ticaret savaşına yönelik endişelerin gelişmekte olan ülke varlıklarına yönelik bakış açısının değişmesine yol açmaktadır. Gelişmekte olan ülke varlıklarında son aylarda daha da belirgin hale gelen satış dalgası için ortak bir neden bulmak zor olsa da, ülkelerin kendilerine has sorunları bulunmaktadır. Bununla birlikte Amerika Merkez Bankası’nın (Fed) sıkılaşan para politikası ve Avrupa Merkez Bankası’nın 2018 yılı içerisinde genişlemeci para politikasını sonlandıracağına (varlık alım programının bitirilmesi) dair güç kazanan beklentiler, gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışlarına neden olmaktadır. Mayıs ayında gelişen ülkelerde 12,3 milyar dolarlık net satış gerçekleşirken, bu rakam Kasım 2016’dan sonraki en yüksek aylık çıkışa işaret ediyor. İlerleyen süreçte Fed ve ECB’nin duruşları ve küresel likidite koşulları Türkiye başta olmak üzere gelişen ülke piyasalarının seyrini belirlemeye devam edecektir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Onurcan Bal
Seçim sürecinde TL ve Borsa’da durum
TL varlıklarda oynaklığın (volatilitenin) önemli ölçüde artış kaydettiği bir dönemden geçiyoruz. Volatilitenin ciddi bir yükseliş kaydettiği mayıs ayı içerisinde hem Türk Lirası’ndaki ciddi değer kayıpları hem de Borsa İstanbul’da yaşanan düşüşler dikkat çekmişti. Mayıs ayındaki değer kayıpları ve yüksek volatilitenin ardından haziran ayına da küresel piyasalarda yoğun bir gündem ile başladık. Hem yoğun ekonomik veri akışının olduğu hem de seçim sürecinin içerisinde bulunduğumuz haziran ayında, yurt içi piyasalarda volatilitenin ve satış baskısının devam ettiği izleniyor. Devam eden satış baskısında haziran ayında açıklanan enflasyon ve cari açık verilerindeki olumsuz seyrin de etkili olduğunu görüyoruz. Ayrıca seçim sürecinin getirmiş olduğu belirsizlik ve Türkiye özelinde risk fiyatlamasının da TL varlıların negatif ayrışmasına katkı sağladığını söylemek mümkün. Yılın ikinci yarısından sonra hem enflasyon hem de cari açık verilerinde zirveleri gördükten sonra baz etkisine bağlı olarak sınırlı iyileşmeler görmeyi beklesek de, kalıcı ve anlamlı bir düzeltme için sıkı para politikasının diğer araç ve politikalarla desteklenmesi gerekmektedir. Enflasyon ve cari açık tarafında anlamlı bir iyileşme sağlanmadan ve kur ile faizlerdeki volatilite sona ermeden borsada sağlıklı bir fiyatlama sürecinden bahsetmek oldukça güç. Bu nedenle seçim süreci sonlanana kadar yatırımcıların yurt içi piyasalarda oynaklığın ve satış baskısının bir süre daha devam edebileceğini göz önünde bulundurulmaları yararlı olacaktır.
Seçim süreci fiyatlamalar üzerinde etkili
24 Haziran’da gerçekleştirilecek seçimler öncesi siyasilerden gelen mesajlar ve anket sonuçları ön planda olmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sitemine geçişi sağlayacak bu seçimin önceki seçimlerden farklı olması nedeniyle piyasaların fiyatlama konusunda zorlandığı ve dalgalanmaların arttığı görülmektedir. Seçimin gerçekleşmesinin ardından verilecek mesajların piyasalar üzerinde oldukça önemli etkileri olduğunu görülebilir. Bu tarafta para politikası ve maliye politikası ile ilgili verilecek mesajların yanında, enflasyon ile mücadelede de alınacak önlemler TL varlıkların seyri ve son dönemde artan volatilitenin yatışması açısından kritik öneme sahip olacak. Mevcut durumda yatırımcıların seçim sonlanana kadar bekle – gör stratejisine geçtiklerini görülebilir.
Gelişmekte olan ülke piyasalarında da satışlar etkili
2018 yılında ABD Başkanı Trump’ın atmış olduğu adımlar ve aldığı kararlar ile birlikte küresel risk iştahındaki dalgalanmaların yanında olası ticaret savaşına yönelik endişelerin gelişmekte olan ülke varlıklarına yönelik bakış açısının değişmesine yol açmaktadır. Gelişmekte olan ülke varlıklarında son aylarda daha da belirgin hale gelen satış dalgası için ortak bir neden bulmak zor olsa da, ülkelerin kendilerine has sorunları bulunmaktadır. Bununla birlikte Amerika Merkez Bankası’nın (Fed) sıkılaşan para politikası ve Avrupa Merkez Bankası’nın 2018 yılı içerisinde genişlemeci para politikasını sonlandıracağına (varlık alım programının bitirilmesi) dair güç kazanan beklentiler, gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışlarına neden olmaktadır. Mayıs ayında gelişen ülkelerde 12,3 milyar dolarlık net satış gerçekleşirken, bu rakam Kasım 2016’dan sonraki en yüksek aylık çıkışa işaret ediyor. İlerleyen süreçte Fed ve ECB’nin duruşları ve küresel likidite koşulları Türkiye başta olmak üzere gelişen ülke piyasalarının seyrini belirlemeye devam edecektir.