SON DAKİKA
Hava Durumu

Hukuka uymamak marifet mi?

Yazının Giriş Tarihi: 22.07.2024 11:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.07.2024 11:32

Kimileri için öğrencilik hiç bitmiyor. Benim için de öyle. Şu sırada da öğrenciliğim devam etmekte ve sürdürebildiğim kadar da gitsin istiyorum. 2019 yılında Özel Hukuk Yüksek Lisans diplomamı aldıktan sonra Anadolu Üniversitesinin ikinci üniversite açık öğretim programında dört yıllık Uluslararası Ticaret ve Lojistik Yönetimi bölümü öğrencisi oldum. Derslerim fena değil, dört üzerinden 3.60 gibi bir ortalama ile devam ediyorum. Önümüzdeki yıl bitecek inşallah.

İstanbul’da öğrenci ulaşım kartım vardı, hala da var. Çünkü yasal olarak açık öğretim fakültesi öğrencileri üniversite öğrencilerine tanınan tüm haklardan yararlanmakta. Antalya’da yaşadığımız 2.5 yıl boyunca öğrenci kartım olamadı, çünkü 26 yaşın üzerindeki öğrencilere bu kart verilmiyordu. Ciddi şekilde dikkatimi çeken bir olaydı ama üzerine gitmedim. İzmir’e yerleştiğimizde ilk yaptığım işlerden birisi öğrenci kartı almaktı. Ben de üniversite harcı ödüyordum, ben de ders çalışıyordum, sınavlara gidiyordum, yaşım ne olursa olsun üniversite öğrencisi idim. Zaten aksini düşünmek yasa dışı ve ayrımcılık olurdu. Öğrenci öğrencidir. Neredeyse 57 yaşında Fullbright bursu ile ABD’ye doktora için gidiyordum. Kimse de yaşımı sormadı.

İzmir’de yerel seçimlerden sonra yönetime gelen CHP’li başkanın ilk icraatlarından birisi 30 yaşından büyük öğrencilerin ulaşımdaki öğrencilik haklarını Haziran ayı başı itibariyle iptal etmek oldu. Şimdi bir de kazanılmış bir hakkın belediye meclisi kararıyla iptali ortaya çıktı, yasalara rağmen. Yasa “öğrencilere indirim hakkı verebilir” diyor, “öğrenciler arasında ayrımcılık yapar” demiyor.

Daha da ötesi Açık Yükseköğretim Yönetmeliğinin 13. Maddesi net bir şekilde “Açıköğretim öğrencileri ile aynı öğretim programına göre örgün öğretim öğrencileri arasında öğrenci hakları bakımından fark bulunmadığı gibi her iki yoldan mezun olanlar eşit hak ve yetkilere sahiptir.” deniyor.

Efendim kimi kişiler öğrenci haklarından yararlanmak için açık öğretime öylesine kayıt oluyorlarmış. Geçen dönem üç ay için ödediğim kayıt ücreti 1280 lira idi. Zevk için sürekli gezse bir insan o kadar parayı tasarruf edemez. “Sürekli öğrenim” kavramının önünü kesecek bu yaklaşım da ayrıca değerlendirilmeli. YÖK bazı açık öğretim programlarına 35 yaşın altındaki öğrencilerin kabul edilmeyeceğine karar verdi. Onların öğrencilik hakları ne olacak? Sayın başkanlarımız onları da mı öğrenciden saymayacaklar?

Tabi bir de açık öğretim dışında daha geç bir yaşta benim de zamanında yaptığım gibi örgün öğretimde okuyan öğrenciler var. Onların da öğrencilik haklarına müdahale ediyor hep eleştirilenleri eleştiren ama ne yazık ki benzer uygulama yapan CHP’li belediyeler.

Ekrem İmamoğlu’nun çok etkileyici bir sözü vardı. “Kimsenin hakkını yemedim, yemem ama kimseye hakkımı da yedirmem”. Ne kadar güzel. Sürekli olarak oyları çantada keklik görenlerin başkalarının ve bizlerin hakkını yemesini, yapılan hukuksuzlukları izledik ve eleştirdik hep beraber. Hatta insanlar göz göre göre yapılan anayasa katliamlarını “Hak, hukuk, adalet!” sloganları ile kınadılar. Bunu yapan CHP’li belediyeler de şimdi oyları çantada keklik görünce aynı haksızlıkları, hukuksuzlukları ve adaletsizlikleri yapmaya başladılar.

Peki biz kime güveneceğiz bu ülkede?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi de geçtiğimiz günlerde 30 yaşından büyük öğrencilerin indirim haklarını tamamen ellerinden almamış ama yüzde 10’a düşürmüş. Ak Partili meclis üyeleri de hukuksuz ve adaletsiz diye buna karşı çıkmışlar. Elbette onlar da biliyor neyin hukuksuz ve adaletsiz olduğunu. Sadece kendi partileri yapınca inkar ediyorlardı. Ama bu olay gösteriyor ki ülkemizde adalet adına hiçbir şey değişmeyecek iktidar başkasına geçse de. Hukuksuzluklar göz göre göre devam edecek. Çok yazık. Sinek küçük ama mide bulandırıyor.

Burada 3-5 kuruşun hesabının yapılmadığı anlaşılmalıdır. Antalya, İzmir ve İstanbul büyükşehir belediyeleri (başka varsa ben bilmiyorum) belli ki yasalara, hatta anayasaya uyulmayan bu ülkede kendileri de yasalara uymamayı tercih etmekte ve insanların haklarını gasp etmektedirler. Bugün küçük bir işlemde kanunlara uymayanların yarın daha büyük zararlar verebildiği zaten aşikar. Neden bu belediyeler de aynı yolu tercih etmişler anlayabilmek isterim. Genel merkezleri de bunun farkındalar mı acaba? Böyle bir uygulama oy kaybından ve hukuk ve adalet adına umutsuzluk vermekten başka neye yarayacak? Hem kültürel gelişim için her yaşta öğrenciliği teşvik et, hem de öğrenciler arasında ayrımcılık yap. Hem de kimler, CHP’li güya “hak, hukuk” peşinde koşanlar, uymayanları eleştirenler…

Adil bir ülkede bu konu ile uğraşabilecek bir avukatın başvurusu ile bu yasadışı kararların yürütmesi durdurulur. Elbette belediyelerin geri adım atması daha makul olacaktır. Hem de “hak, hukuk, adalet” diyen partili belediyeler.

Hukuksuzluk ve adaletsizlik demişken, yine Temmuz ayı geldi ve Türkiye’nin “en güvenilir”!!? kurumu TÜİK enflasyon oranını açıkladı. Rakamı kimin belirlediği merak konusu tabi. Zira bu ay belirlenen enflasyon oranı pek çok artışın da temelini oluşturuyor.

Merak konusu olan başka konular da var:

Bir ülkede hükümetlerin başarısı refahı artırıp artıramadıklarına göre ölçülür. Öncesinde neler yapabiliyordunuz ve şimdi bunlardan daha az mı yoksa daha fazla mı yapabiliyorsunuz?

Ekonomi diğer ülkeleri kıskandıracak kadar iyi gidiyorsa vergilerin azalması gerekir. Neden sürekli yeni vergiler icat ediliyor ve oranlar artırılıyor?

Aslında bunların hepsinin yanıtını genel seçimlerden hemen sonra geçen yıl yazmıştım. “Kurtarıcı” başlıklı yazımda. Sn. Şimşek’in aslında neyi kurtarmaya çalıştığı, gerçek misyonu ve kan bağı ile değil yemin ile bağlı olduğu ülkesine nasıl hizmet edeceğini, vergilerin artacağını, emekli ve ücretlilerin üzerinden silindir ile geçileceğini belirtmiştim. Amacın ne dış ticaret açığını ne de enflasyonu azaltmak olduğunu ama yapılacak olan uygulamalarla yaratılacak durgunluğun bunların da azalmasına neden olacağını ve birilerinin de bunu övünç meselesi yapacağını söylemiştim. Bu konuda haklı çıktığım için gerçekten çok üzgünüm.

Hukuksuzluklar başlayınca eline her fırsat geçen bundan yaralanmaya ve yeni hukuksuzluklar yaratmaya başlıyor. Yurdumuz denizlerinde gezen bütün tekneler atıklarını düzenli olarak atık alım tesislerine vermek zorundalar. Çok da büyük cezası var ve sahil güvenlik her kontrolde atık transfer kağıtlarını görmek istiyor. Çevre Bakanlığına (ÇŞİDB) göre özel teknelerden atık alımı için istenecek tutar 2009 yılında yayınlanan bir genelgeye göre bir tona kadar 7.5 Euro. Bağlama veya başka bir adla ilave ücret alınması da yasak. Görüştüğümüz her seferde yetkililer “tarife dışı ücret alanları şikayet edin” diyorlar. Pek çok kişi de şikayet ediyor. Neticede bu sezon, atık alım yükümlülerinin bazılarının ortalama 50 litrelik atık için aldıkları ücretler bölgeye göre, TL olarak şöyle:

Fethiye 200 Marmaris 250 Göcek 330 Ekincik 300 Kekova 350 Gökova 330 Kaş 290 Finike 430 Hisarönü Turmepa 750 Hisarönü Martı Marina 1000 Bozburun Barınak 1200 artı bağlanma ücreti ve atık almadan sadece kağıt bedeli.

Başka bir şey söylemeli mi bilmiyorum. Onca şikayetin göz ardı edildiği, kuralların uygulanmadığı yerlerde orman kanunları geçerli oluyor belli ki. Ama lafa gelince (eski) bakan çıkıp sanki her şeyi çok iyi yönetiyorlarmış gibi açıklamalar yapıyor. 232.120 Lira ceza ödememek için insanların 15 günde bir mecbur tutulduğu belge ücretleri bunlar, aslında serbest tarife falan da değil. Ayrıca gittiğinizde atığınızı çektirebileceğinizin garantisi de yok. Mesela bir marina geçen yıldan beri bakanlığın sistemine bağlantı sorunları ile boğuşuyor ve kendi müşterilerinin atıkları için dahi fahiş fiyatlı marinaya veya yine fahiş fiyatlı tekneye yönlendirme yapmak zorunda kalıyor. Deniz aşığı tüm amatör denizciler bahçelerini temiz tutmak ve atıklarını vermek ister. Yeter ki atık almakla yükümlü bulunan tesis ulaşılabilsin, atıkları alsın ve tarifeye uygun fiyat uygulasın. Bütün bunlar tepeden birileri hukuksuzluğu başlatınca aşağıda neler olabildiğinin örneklerinden sadece birisi.

Voleybolcu “Atatürk’ün kızları”, futbolcu “bizim çocuklar”, Avrupa 3.sü olan bayan Briç takımımız başarılar getiriyorlar da biraz heyecanlanıyoruz ve yüzümüz gülüyor.

Her gün bir veya birkaç hakkımız daha gasp edilirken boş verin kafayı takmayın. Yaz olduğu için dizi seyredemeyebilirsiniz ama hala okuyabilenler için güzel bir kitap tavsiye edebilirim:

“Ağla Sevgili Yurdum”.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.